Bir lokma ekmeğin peşinden mi koşuyoruz? “Karnımız doysun muhannete muhtaç olmayalım mı?” diyoruz. Yemek için mi yaşıyoruz, yaşamak için mi yiyoruz? Bu soruları kendimize sorup cevap bulduğumuz zaman, yaşamanın anlamını belki kavrayabiliriz. Yaşamak, dünyaya gelişimizin bir sebebidir. Onu geliş gayesine uygun hâle getirmek ise elimizde. Şu günün, şu çağın, şu hengâmeli hayatın içinde bu düşünceye yer ayırma fırsatı arayanlar göreceklerdir ki, bütün çabaları, bütün gayretleri, bütün istek ve arzuları, ya kutsal bir yüceliğin emrindedir, ya da süfli bir düşüşün pençesinde. Kutsallığı ve yüceliği tercih etmemek mümkün değil. Ne var ki kör nefis, kör şeytan, şeytan suretindeki insanlar yolu kesmese; hep bir güzelliğin iç ferahlığı ile yaşayabilsek. Uzun bir bayırın ortasında doğmuşuz sanki.. Aşağı doğru inmek kolay gözüküyor, sağa-sola yalpa yaparak.. Ama aşağısı karanlık, uçurum ve tehlike. Yukarı doğru çıkmak çok zor, ama aydınlığa, berraklığa, ışığa ve feraha doğru gidiyorsun. Hangi yöne gideceğini tercih etmek ise kendi elinde.. Yokuş gibi görünen yol, aslında, doğru, düz; her adımın ardından insanın içine ferahlık düşen bir menzil. Ama aşağıya hiç itibar etmemek gerek, harama göz dikmemek, bir aşağıya bir yukarıya yorulmamak gerek. Yerinde saymamak, hep ilerlemek için. Bakınız sadece yemeğin; hatta “bir lokmanın oniki hakkı vardır”, diyor bu güzelliği yaşayanlar. Önce helâl lokma, ancak ağıza alınabilir. Helâl değilse yanaşmamalı.. Sonra onu, Hakk’ın ikrâmı bilmeli, helâl lokma nasip etmesini ayrı bir ikram bilmeli. Onun karşılığında şükür ise ayrı bir görev ve incelik. Allah’ın adını anarak yemeye başlama, bir şey yemeden önce elleri yıkama, sofra düzeni içinde birşeyler yemek, sonra da bu nimetten dolayı Allah’a hamd etmek; mümkünse sağ elle yemek, yemekte başkasının yediğine ve lokmasına asla bakmamak, onu dinlememek, konuşmamak, kendi önünden ve tabağından yemek, yemekte ses çıkartmamak, ağız şapırdatmamak, yemekten sonra da elleri mutlaka yıkamak. Bunlar sadece yemekle ilgili kurallar. Daha doğrusu, bir lokmanın insan boğazına geçmesi için dikkat edilmesi gereken kurallar. Hayatımızın her davranışı ve her hâlini böyle kontrollü ve disiplinli hâle getirdikten sonra, artık her çıkılan yerin düzgün olmaması mümkün mü? Millet olmak, kültür birikimi sahibi olmak, bir medeniyeti kucaklamış olmak, hayatı her yönüyle kavramakla mümkün. Bizim kültür tarihimizin her safhası anlamlı kurallarla dolu, her anlamlı kuralın arkasında bin bir ince fikir ve zarafet saklı, her zarafetin arkasında da Yüce Yaratana bir bağlılık, bir sevgi, bir yakınlık var. Medeniyetimize sahip çıkmak, onu yaşamak, yeni medeniyetler bulmaktan daha önemli ve daha güzel. Çünkü biz kendi hayatımızı yaşamaktayız ve bunu kendi kuralları içerisinde yaşamaktayız. Tekniğin, yeni araç ve gereçlerin hayatımıza girmesi medeniyetimizi değiştirmeyi gerektirmiyor.
Editör: Haber Merkezi