Denizlerin mis kokan derinliklerinden merhaba güzel şehrimizin güzel insanları ve kıymetli okuyucularımız. Köşemizde yöresel ve ulusal yazılarımızın yanında tarihe damga vurmuş nadide Türk büyüklerinden ayda birkaç defa bahsetmek istiyorum. Bu serinin ilk yazısında Türk destanlarında ismi geçen Çin devletinin Hindistan devletinin fetihlerini yapan ünlü Türk büyüğü Metehan’dan bahsetmek istiyorum. Metehan’ın hayatı çok uzun olduğu için kısa ve öz şekilde derleme yapılarak sizlerin beğenisine sunuyorum keyifli okumalar diliyorum.
Osmanlı tarihçileri tarafından Oğuz Kağan olarak adlandırılan Mete Han , M.Ö 234 senesinde dünyaya geldi. Babası Asya Hun imparatorluğu’nun kurucusu olan Teoman’dır. Doğum yeri bilinmemektedir. Fakat MÖ 209 senesinde tahta geçtiği ve 35 sene boyunca imparatorluğunun başında kaldığı ve MÖ 174 senesinde vefat ettiği bilinmektedir.
Asya Hun imparatorluğu’nun kurucusu olan Teoman, oğlu Mete Han’ın yerine üvey oğlunu tahta çıkarmak istemiştir. Hanlığın beyleri ve Metehan ise bu duruma karşı çıkmıştır. Töre gereğince Türk annelerden olan, has bir Türk’ün tahta geçmesi gerekmekteydi.
Teoman, son karısı olan Çinli Yenişi’nin Mete Han’ı kötülemesi yüzünden üvey oğlunu tahta geçirmek isteyerek veliaht tayin etmiştir. Bu durumdan rahatsız olan Mete Han üvey annesinin oyunları sonucunda Yuezhi’ler tarafından rehin alınmıştır.
Mete Han’ın Yuezhi’lere sığındığını düşünen ve duruma kızan Teoman hemen Yuezhi’lere savaş ilan edip Mete Han’ı öldürtmek istemiştir. Metehan, babası Teoman Yuezhi topraklarına girmeden kaçarak kurtulmuştur. Bu başarısı ve Yuezhi’lerin mağlup edilmesinden dolayı babası Teoman, Mete Han’a on bin kişilik bir ordu vermiştir. Mete Han bu ordu ile öncelikle üvey annesini ve kardeşlerini, sonra da babasını öldürerek MÖ 209 senesinde kağan olmuştur.
Çavuş oku adı verilen ıslıklı okun mucidinin Metehan olduğu kabul edilir. Çin kaynaklarına göre eğer okunu bir yöne yöneltirse emrindeki askerlerin hepsi o hedefe ok atardı. Bir gün okunu en sevdiği atına çevirdi ve askerlerinden bazıları tereddüt etti. Mete Han bunun üzerine okunu sırayla tereddüt edenlerin üzerine çevirdi ve tereddüt eden askerlerin hepsi atılan oklarla öldürüldü. Böylece küçüklükten beri oynadığı okunu hedefe çevirme oyunu emirlerinin tartışılmazlığını da perçinledi. Ve bir gün okunu ava çıkan babasının üzerine çevirdiğinde askerlerinden hiçbiri tereddüt etmedi.
Metehan günümüz ordularının temellerini attı. Ordusunda onbaşı, yüzbaşı, binbaşı, tümen başı gibi rütbeler kullandı.
Mete Han önce Hunlardan toprak isteyen doğu komşuları Donghu üzerine yürüdü ve onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Yapılan anlaşmada Donghular senelik sığır, at ve deveden oluşan bir vergi ödemeyi kabul ettiler. Donghular MÖ 208 senesinde Hun hâkimiyetine girdi.
Mete Han, sonrasında Kuzey Moğolistan’da yaşayan Tunguz gibi halkları da idaresi altına aldı. MÖ 177-165 seneleri arasında Hunların güney batısında, Tanrı Dağları ile Gansu arasında yaşayan Yüeçilerin üzerine seferler düzenledi. MÖ 203’te Yueçi’yi mağlup etti ve kendi topraklarına kattı.
Ordos’a hâkim olmaya çalışan Tahin Türkleri’ni yendi. Çin üzerine sürekli seferler düzenledi ve Sarı Irmak’ın güneyindeki kaleleri egemenliği altına aldı. Bu zaferlerle, sonradan Hunlara büyük gelirler getirecek önemli ticaret yollarının kontrolünü ele geçirdi.
Bölgede yaşayan Altay (Moğol, Tunguz ve Türk vb.) kavimlerini egemenliği altına alarak askeri ve stratejik olarak çok daha güçlü bir hale geldi.
MÖ 200 senesinde Han Hanedanı imparatoru Gaozu’nun (Gao-Di) 320.000 kişilik ordusunu Baideng (bugünkü Datong, Şanşi)’de Peteng Kalesi’nde kuşattı. Gaozu (Gao-Di) Mete’ye hediyeler göndererek kuzey eyaletlerini Hunlara bırakma ve senelik vergi ödeme gibi bütün şartları kabul etti. Bunun üzerine Mete Han imparatorun kuşatmadan çıkmasına müsade etti.
Gaozu payitahtı Çang’an’a(bugünkü Şian) dönebildi fakat Mete Han, Gaozu hanının kuzey sınırını ara ara tehdit etmeye devam etti. Bunun üzerine MÖ 198’de Gaozu barış istedi ve yıllık haraç ödemeyi kabul etti.
Türk destanlarında Çin ve Hindistan fetihlerinde söz edilen Oğuz Kağan’ın Mete Han olduğu düşünülmektedir. Destanda anlatılan Oğuz Kağan ile Mete Han’ın hayat hikâyesinde birçok benzerlik vardır.
Türk Kara Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi 1363 senesi olarak kabul edilmekteydi. Nihal Atsız 1963 ve 1973’te Türkiye Kara Ordusu’nun kuruluş tarihinin Mete Han’ın tahta geçtiği MÖ 209 olması gerektiğini yazmıştır. Atsız’ın görüşlerini benimseyen Yılmaz Öztuna da 1968’de Cemal Tural’a Türk Kara Kuvvetleri’nin kuruluş tarihinin MÖ 209 olması teklifini yaptı ve T.K.K kuruluş tarihi MÖ 209 olarak değiştirildi.
Mete Han’ın ordusu savaş zamanında toplanan sivillerden değil, sürekli eğitimli ve savaşa hazır halde bulunan profesyonel askerlerden oluşmaktaydı. Hâkim olduğu bölgelerdeki geniş tahıl ve yiyecek kaynakları ile ordusunu ayakta tutuyordu.
Mete, MÖ 174 senesinde hayata gözlerini yumduğunda, arkasında büyük bir imparatorluk bıraktı. Bu imparatorluk yaklaşık 18 milyon km2 büyüklüğe sahipti. İmparatorluğunun sınırları doğudan batıya Japon Denizi’nden İdil Nehrine ve kuzeyden güneye Sibirya’dan Tibet ve Keşmir’e uzanıyordu. Hunların karşılarında bulunan tek düzenli ve güçlü kuvvet olan Çin ordusunun, iç karışıklıklar nedeniyle idari zaafiyet içinde olması Mete’nin devletini kolayca büyütmesine neden olarak gösterilir. Yazımızda bir kusurumuz oldu ise af ola değerli dostlar. Güzel günler sizin ve sevdiklerinin olması dileği ile bir sonraki yazımızda kavuşana dek Allah’a emanet olun. Esen kalın hoş ça kalın Sağlıklı kalın.

Editör: Haber Merkezi