Şehirlerin de insanlar gibi hafızası var mı?
Vardır elbet.
Peki, silerseniz ne olur?
Kimliksiz, kişiliksiz kalırsınız…
Yozgat bu noktada olağan şüpheliler arasında yer alıyor.
Çok az değer üretiyor, çok çabuk tüketiyoruz.
Bu tükettiklerimizden bir tanesini dikkatinize sunmak istiyorum:
Atatürk’ün Yozgat ziyareti sırasında kaldığı konak ve odası…
Yozgat Valiliği kaynaklarına göre Atatürk Yozgat’a iki kez gelmiş:
İlki 15 Ekim 1924,
diğeri ise 3 Şubat 1934’tür.
Bu ziyaretlerinden birinde, hava şartları nedeniyle kendisine Miralay Şerif Bey Konağı (eski Sakarya İlkokulu’nun bulunduğu yer) tahsis edilmiş ve orada kalmıştır.
Bina yerinde duruyor.
Bir sıkıntı yok.
İlerleyen yıllarda Atatürk’ün kaldığı oda korunmuş, manevi şahsiyetine uygun biçimde halkın ziyaretine açılmıştı.
Odayı çok iyi hatırlıyorum.
Zira ben de ilkokulu Sakarya’da okumuş, Atatürk’ün odasını defalarca görme ve gezme şansını bulmuştum.
Okul idaresi odaya gözü gibi bakar, ziyaretçiler için her zaman hazır halde tutardı.
Başka okullardan belirli günlerde ziyaretler düzenlenirdi.
Farklı illerden gelen kişiler Atatürk’ün odasını görmek için sıra beklerdi.
Bugün gelinen noktada konak okul olmuş, okul olduktan sonra binadan çıkartılıp “tarihi eser” hüviyetinden korumaya alınmış, koruma altındayken de başka bir kuruma tahsis edilmiş.
Buralarda bir sıkıntı yok.
Yani var da, bu yazının konusu değil.
Ve fakat Atatürk’ün Yozgat’taki tek hatırasının yerinde artık hiçbir şey yok.
Oda dağıtılmış, eşyaların başına ne geldiği bilinmiyor.
Bazı kaynaklara göre bu eşyalar müzede muhafaza ediliyor.
Bilemiyoruz.
Zaten konu olan şey, Atatürk’ün kullandığı eşyalar değil;
aziz hatırasının artık olmayışı.
Tamam, konak farklı amaçlarla kullanılmış olabilir ama bir oda mı size fazla geldi de dağıtıldı?
Ne vardı, Atatürk’ün aziz hatırası sadece insanlarımızın gönlünde değil, fiziki bir hatıra olarak da kalsaydı?
Devlet de bu hatıraları önemsiyor.
Atatürk’ün doğduğu ev şimdiki sınırlarımız içinde olmamasına rağmen, devletimiz sahip çıkıyor ve gerekli özeni gösteriyor.
Biz, Yozgat olarak, bir odaya nasıl sahip çıkamadık, anlam veremedim.
Atatürk’ün Yozgat’ta kaldığı, restore edilip muhafaza altına alınan bir oda ve o döneme ait eşyalar ne zaman dağıtıldı?
Bakın, kim dağıttı demiyorum.
Evine hırsız girmiş çaresiz bir vatandaş gibi sesleniyorum:
“Bana hatıralarımı geri verin.”
Tırnak içinde yazıyorum: “Hırsız” Allah’ından bulsun.
bu şeyi kim yaptı, ne zaman yaptı, onun peşinde değilim.
Atatürk’ün aziz hatırası yaşatılsın.
Konaktaki o oda tekrar aslına uygun hale getirilsin.
Duruyorsa eşyaları geri getirilsin.
Yoksa eşyalar aslına uygun şekilde –ki bunların fotoğrafları mevcut– yeniden tedarik edilsin.
Konaktaki oda dileyenlerin ziyaretine açılsın.
Eskiden olduğu gibi, hatıra defterine insanlar duygu ve düşüncelerini yazsın.
Ben aslında bunun peşindeyim.