Manzum Bir Gönül Hikayesi
Tabiatın kanunu bu olsa gerek onun nezdinde…
Öyle vücut bulmuş bu yanıklı parça da bir ayrılığın acısıyla…
Nazar-ı dikkati celbeden her hikâyede olduğu gibi….
Sadece billur sulara, yemyeşil ormanlara, yüce dağlara değil vurgunluğu Şehriyar’ın.
Bir de güzeller güzeli Peri’sine vurgun aşkın en kızgın çağlarında.
Kendi dilinde, kendi lehçesinde…
Tıp fakültesini bitirmeye az bir zaman kala…
Ne kader durur durduğu yerde ne de gönül.
Ve her hikâyenin bir de üçüncüsü vardır. Olmaz mı?
Behçetabad’ta yıldızların altında, Peri’sini son kez görmenin umuduyla.
Bekledi biçare gah yıldızları sayarak gah gözler ufukta.
Gelir mi? Hiç aşkında olmayacaksa vefa…
Bir Allah bir sen var Behçetabad’ta.
Yalvardı güneşe, doğma. Ay! batma…
Hiç kimse yok aşağıda senden, yukarıda ondan başka…
Güllü çiçekli nakâm aşkının son intizarını Şehriyârın,
Baharı hazana dönmeden önce,
Yadigâr bıraktı bu şiiri bizlere!
BEHÇETABAD HATIRASI
Yıldız sayarak beklemişim her gece yarı
Geç gelmektedir yar yine olmuş gece yarı
Gözler asılı, yok ne karaltı ne de bir ses
Batmış kulağım gör ne devşirmektedir darı
Yatmış herkes, bir Allah uyanıktır, bir de ben
Benden aşağı hiç kimse yok ondan da yukarı
Korkum budur ki yar gelmeyecek, tan yeri birden ağaracak
Bağrım yarılır tanyeri, Allah aşkına açılma
Tan yıldızı çıkmak ister, göz çıkma diye yalvarır
O çıkmasa da, yıldızımın yoktu bir çıkarı
Gelmez, ben bahtımı tanırım, şimdi ağarır sabah
Kaş böyle ağardıkça, baş da onunla ağardı
Aşkın ki, kararında vefa olmayacakmış
Bilmem ki kader neden koymuş bu kararı
Sanki horozun son sesi hançer gibi sokuldu
Göğsümde bir yürek varsa, kesip kırdı damarı
Seher vakti şevkle parladı, söyledi: -Durma,
Can korkusu var aşkın, yıldızın bu kumarı
Oldum karagün ayrılalı o sarı telden
Bunca kara günlerdir eden rengimi sarı
Ezmez beni yaprak gibi hicranla sarartıp
Baksan yüzüne, sanki kızıl güldü, kızardı
Göz yaşları her yerden akarsa, beni yener,
Deryaya bakar, bellidir, çayların akarı
Şafak vaktinde kendimi secdede gördüm
Kan içinde gamım yok, yüzüm olsun sana sarı
Aşkı vardı Şehriyarın güllü, çiçekli
Ah ne yazık ki, kara yel esti, hazan oldu baharı
ŞEHRİYAR