Moda Diyetlerin Gölgesinde Kaybolan Gerçek Beslenme

Abone Ol

Son yıllarda her sosyal medya platformunda farklı bir “mucize diyet” trendiyle karşılaşıyoruz. Bir gün aralıklı oruç konuşulurken ertesi gün karbonhidratı tamamen hayatımızdan çıkarmamız gerektiği söyleniyor. Kısa sürede zayıflamak, ödem atmak ya da fit bir vücuda kavuşmak vaadiyle öne çıkan bu diyetlerin cazibesi, ne yazık ki birçok kişiyi bilimsel dayanağı olmayan beslenme modellerine yönlendiriyor. Ancak bu popüler diyetler, sürdürülebilirlikten uzak oldukları kadar, bireyin fiziksel ve psikolojik sağlığı üzerinde de uzun vadede olumsuz etkiler yaratabiliyor.

Eskiden beslenme kültürümüz doğallık üzerine kuruluydu. Sofralarda mevsiminde yetişen sebzeler, yöresel tahıllar ve ev yapımı yoğurtlar vardı. İnsanlar, bedenlerini dinleyerek, açlık ve tokluk sinyallerine saygı duyarak yaşarlardı. Bugün ise “ne yemeliyim” sorusunun cevabını kendi vücudumuzdan değil, sosyal medyada milyonlarca takipçisi olan bir fenomenin sayfasından almaya başladık. Bu durum, bireylerin beslenmeyi bir yaşam biçimi olarak değil, kısa süreli bir proje gibi görmesine neden oldu.

Popüler diyetlerin en büyük problemi, genellikle tek bir besin grubunu hedef alarak “suçlu” ilan etmeleridir. Oysa insan bedeni, karmaşık bir denge sistemiyle çalışır. Karbonhidratı tamamen kesmek ya da yalnızca sıvı tüketerek detoks yapmak, vücudun doğal metabolik işleyişini bozar. Kısa vadede kilo kaybı yaşansa da, bu genellikle su ve kas kaybıdır. Üstelik, kişi eski beslenme alışkanlıklarına döndüğünde, verilen kilolar fazlasıyla geri alınır. Bu döngü, hem metabolizmayı yavaşlatır hem de kişide başarısızlık hissi yaratarak duygusal yeme davranışlarını tetikler.

Geleneksel beslenme anlayışı, aslında sürdürülebilirliğin temelini oluşturur. Yozgat’tan Ege’ye, Karadeniz’den Güneydoğu’ya kadar her bölgenin kendine özgü besinleri vardır. Bu çeşitlilik, yalnızca kültürel bir miras değil, aynı zamanda doğayla uyumlu bir yaşam biçiminin göstergesidir. Mevsiminde yetişen ürünlerle, ölçülü ve dengeli beslenmek, hem beden hem de zihin sağlığını korumanın en doğal yoludur.

Bugün yeniden düşünmemiz gereken şey, “trend” olanı değil, “doğru” olanı seçmektir. Gerçek sağlık; sürdürülebilir, dengeli ve bireye özgü beslenme biçimleriyle mümkündür. Belki de asıl ihtiyacımız olan, geçmişe dönüp anneannelerimizin mutfaklarında gizli kalan bilgelikle yeniden tanışmaktır. Esen Kalın.