Üçtü beşti nihayete erdi.
Bazıların büyük heyecanla beklediği, bazılarının umursamadığı bir seçim…
Önceki seçimlere göre çok sıkışık olan takvim de adaylar canla başla çalıştı.
Teşkilatlar adaylarının kazanması için sahada mücadele ettiler.
Ama artık hepsi geride kalacak.
Bir aday mutlu olacak.
Bir şehri mutlu etmeye çalışacak.
Kimin kazanacağından ziyade, kazananın Yozgat’ı her açıdan ihya etmesi beklenecek.
Bu iş para ya da bütçe işi değildir.
Bu iş bütünüyle gönül işidir.
İnandığın şehir…
Değer verdiğin bu şehirde yaşayan insanlar.
Belli bir kültürün ve eğitimin varsa…
Sonradan değil aileden görme ya da kendini yetiştirip bir yerlere gelmişse…
Bir ufka…
Bir çapa sahipse…
Olmaz işler olur…
Hatta gemileri bile karadan yürütebilirsiniz…
İmkanlar olanaklar dememeli…
İşte böyle bir kazanan adayımız olsa…
Tüm şehir kazanır…
Tüm ülke kazanır…
İnşallah bu seçimi yukarda saydığım minval de gerçekleşir.
Ortamın gerginliği umarın seçim zamanına yansımaz.
Milletin iradesi tam olarak sandıkta sonuç verir.
Çıkan sonucu herkes kabullenir.
Bununla birlikte en çok korktuğum belediye başkanlık seçiminden daha çok muhtarların ortaya koyacağı yarış.
Onlar herkesten daha hevesli…
Daha istekli…
Ve hatta daha agresif olabiliyorlar.
Hal böyle olunca muhtar adayları hem sayı olarak çoklar hem de daha hevesliler…
Bugüne geldiğimizde artık kararsızlar kendileri için büyük çoğunluğu karar vermiş durumda.
Çok az bir yüzde de iktidar partisinin adayının kaybetmesi karşında kime oy vereceğini sadık günü karar verecek…
Esasında şu anda seçim sonucu belli…
Vatandaş kararını vermiş…
Başkanını seçmiş…
Geriye bir tek bunun 31 Mart akşamı tescillenmesi kalmış.
İşin özeti bu…
Ben de yazının etrafında dolaşıp duruyorum.
Çetin bey kısa yazınca kızıyor.
Uzun yazınca kızıyor.
Zaten Çetin Bey ramazandan kızacak yer arıyor.
Eli gibi dili de sert…
Benden söylemesi…