Dünyada sanayileşmenin ve teknolojinin gelişmesi ile çevre kirliliği evrensel bir sorun haline gelmiştir. Kullanılan yakıtlar, maden ocakları, tarım ilaçları, atık suların sulamada, arıtma çamurlarının ise toprakta kullanılması ve günümüzde kullanılan metal içerikli malzemeler ağır metallerin doğada birikmesine ve çevre kirliliğine, biyolojik sistemlerde ve besinlerde biriken ağır metaller ise insan sağlığının olumsuz yönde etkilenmesine neden olmaktadır.  
Ağır metaller yer kabuğunda kendiliğinden var olan bileşiklerdir. Bozulmaz ve yok edilemezler. Günümüzde kimyasal maddelerin yaklaşık olarak dokuz milyon olduğu, bunlardan sadece yetmiş altı binin yaşamımız sırasında kullanıldığı bilinmektedir. Kurşun ile bileşikleri sekiz bin yıldan fazla süredir tabak, para, dekoratif nesne süsleme, oluk, boru ve kaselerin parlatılması gibi birçok alanda kullanılmıştır. Ayrıca kurşunlu bileşikler, bazı gıdalara katılarak tatlandırıcı göreviyle kullanıldığı araştırmalara yansımıştır (Dündar & Aslan, 2005). 
Ekolojik döngünden dolayı ağır metaller suya karışmaktadır. Suların kirlenmesi ile birlikte bu durumdan toprakta etkilenmektedir. Toprak, besin maddelerinde bulunan toksik ve esansiyel minerallerin temel kaynağıdır ve besinlere yararlı mineraller ile birlikte ağır metaller de geçmektedir (Türközü & Şanlıer, 2012).     Ağır metallerin oluşturmuş olduğu ve çevre kirliliği göz önünde bulundurulduğunda oluşan temel riskler ise paketli gıdaların ambalajlarından, evlerimize giren mutfak gereçlerine  kadar çevremizi sarmış olmasıdır. Ağır metaller aynı zamanda deniz ve akarsulardaki organizmaları da etkiler ve bu organizmalar tarafından bünyelerinde biriktirilir. Biriken ağır metaller direk olarak suda yaşayan canlılar tarafından tüketilmekte ve bu canlılar içinde de sürekliliğini korumaktadır (Taylan & Böke Özkoç, 2007). Bu durumda, dip balıklarını tüketirken dikkatli olmakta fayda var çünkü bu deniz canlılarını tüketen kişilerin de sağlıklarını olumsuz yönde etkiler. Özellikle gebe veya emziren bireylerde dip balık türleri tüketimi ciddi risk taşımaktadır. Ağır metaller plasentadan geçebilir veya anne sütüne karışarak bebeğe doğrudan ulaşabilir. 
Doğada bulunan kümes hayvanları, küçük ve büyük baş hayvanlar ve bitkiler de yine ağır metallerden etkilenmekte ve bizlerin bu besinleri tüketmesi sonucu vücudumuza girmektedir. Tüm bu olası sağlık riskleri doğrultusunda, gıdaların besin değerleri ile birlikte element içeriklerinin de insan sağlığını nasıl etkilediği üzerinde durularak birçok çalışma yapılmaktadır (Karcık & Taştan, 2018).   
Ağır metaller vücuda alındığında zamanla, kronik ve akut dönemde birçok farklı sistem üzerine toksik etki oluşturabilmektedir (Akbal, Reşorlu, & Savaş, 2015). Ağır metallerin insanları kanser yapma potansiyeli bulunmaktadır. Bu metaller sadece kanserojen olarak değil, ko-karsinojen olarak ve karsinojenik kimyasalları aktif hale getirerek etki etmektedir. Karsinojen olarak etki gösteren birçok bileşiğin DNA’ya zarar verdiği bilinmektedir (Boğa, 2007). Çevreye yoğun şekilde salınan ağır metaller ise besin zincirine etki ederek vücudumuza girmekte ve vücuttan atılamadığı için birikmektedir. Bu durumlar üreme sistemi de dahil olmak üzere birçok sağlık sorunu oluşturmaktadır (Yılmaz & Dinç, 2013).
    Ağır metaller insanların vücudunda konsantrasyonlarına göre hedef organ (karaciğer, böbrekler, merkezi sinir sistemi) seçmektedir. Ağır metallerin farklı yollarla vücuda alınması ardından alınma dozuna, sıklığına ve maruz kalındığı süresine bağlı olarak subakut, akut ve kronik şekilde ciddi zehirlenme belirtileri ortaya çıkmaktadır (Akbal, Reşorlu, & Savaş, 2015). Ağır metaller depresyon, baş ağrısı, deri problemleri, sindirim sorunları, hormonel bozukluklar, kardiyovasküler sorunlar veya immün sistem ve kanser gibi birçok semptom oluşturabilmektedir. İnsanlar ağır metalleri yiyeceklerle, kısmen de solunum yolu ve ciltle temas yoluyla alabilmektedirler. İnsan sağlığı için risk faktörü oluşturan bu ağır metaller, sağlık kuruluşları tarafından yönetmelikler dahilinde besinler içindeki varlıkları için sınırlamalara tabii tutulmuştur. Fakat, tamamen yok edilememiştir. Bu sebepten, sınırlamalar dahilinde olsa bile besinlerin içerisinde ağır metaller varlıklarını sürdürmektedir. Bu toksik maddeler vücuttaki kanserojen hücreleri arttırmakla beraber maruz kalma süresi doğrultusunda insanlarda ve hayvanlarda, zehirlenmeye hatta ölüme kadar yol açmaktadır. Uzun yıllar vücuttan atılamayan ve git gide çevremizde yoğunlaşan ağır metaller, sağlığı tehdit etmekle beraber aslında bütün ekolojik dengeyi etkilemektedir. 
Sağlıkla Kalın.