Bende yoluma giderim
Ezdirmem kendimi ama
Gezdirmemde gönlümü
Gider acımı çekerim.
Yozgatsporlu olmak yukarda ki dizelerden farklı değil.
Yağız bir Anadolu kulübü iken kendi tırnaklarımızla kazıdığımız ve o malum 2. ligin kapısından döndüğümüz tarihi andan itibaren acıların çocuğu karakteri sırtımıza yapışmıştı.
Çok çile çektik…
Yimpaş elimizden tutana kadar…
Sonra birden yağız Anadolu genci altında son model bir arabayla rakiplerini eze eze, alt ligleri birer birer geçerek süper lige kadar çıkan zengin bir züppeye dönüştük. Milli piyangodan büyük ikramiyeyi kazanmış emekçi bir işçi gibi dağıttık birden. Paranın her şeyi satın alacağına inandık. Oysa bu zenginler kulübünde hiç yerimiz olmadı. Hep sonradan görme muamelesi gördük. Arkamızdan çok güldürler, çok dalga geçtiler. Gereğinden fazla ah aldık. Milletin size verdiği parayı carcur ettiniz diye.
Ne yalan söyleyeyim hiçbir para bu denli bir şehrin tanıtımını yapamazdı. Helali hoş olsun.
Hatta bir ara Yozgat adı Yimpaş Yozgat bile olmuştu.
İşsizlik yoktu.
Paralar çuvalla gelirdi. Neyse…
Avrupa kupaları hayal ederken önce Yimpaş küme düştü akabinde Yozgat…
Galatasaray’a 2 dakikada 2 gol atan bir kulüpten, geriye dönüş yaptık.
Zirvelerde çok olmadık ama düşüşümüz çok ağır oldu.
En ağır olan da esasında gerçek karakterimiz geri dönmek oldu; “acıların çocuğu” Yozgat zaten onların güzünde kötü bir yer, yobazların olduğu, kültürün olmadığı vs. onların kimse düşüncesini değiştiremedi. Bende değiştiremem. Yinede onlara bizim için söyledikleri sözlere ve ön yargılarına şunu demekten kendimi alı koyamıyorum “yiyeydin ilaha...”
Acıların çocuğu…
Ezilen insanların kulübü…
Lobimiz yoktur.
Hakemler lanet okur…
Federasyon bizi istemez.
Rakipler için kötü bir deplasman…
Şimdi baktığımda onlar yetmezmiş gibi bir de kendimizle uğraşır olmuşuz.
Taraftar bilincimiz bitmiş…
Renklere bağlılık sona ermiş.
Kişiye göre şekil olan bir yapıya dönmüşsüz.
Oysa ben de sen de birer taraftarız…
Tarafımız Yozgatspor…
Kimin başkan olduğu önemli değil.
Önem arz eden renklere olan bağlılık memlekete olan sadakat…
Bizim gibi taraftarın istediği ilk şey şampiyonluk değil, formanın terletilmesidir.
Formanın onuruyla ıslandığı, sonuna kadar mücadelenin bırakılmadığı bir takım…
Maç kazanmak kaybetmek hepsi hikaye…
Taraftar takım şampiyon olmasa bile duruşuyla onuruyla şerefiyle mücadele eden “bu takım benim takımım” diye bileceği bir takım…
Paramız yoksa;
Kalede Şaban abim oynasın…
Forvette Büyük Şaban…
Sağ açıkta defans oyuncu nasıl hücüma kalkan başlatan İlhan Özbay olsun
Stoperde Dede Mehmet olsun…
Polat Özkan görev verin, genç yetenekleri bulup çıkarsın.
Mümin maçlardan önce bizi coştursun
Nihat hocayı Allah aşkına bir salın kendi işini yapsın…
Biz bir olalım, takım formanın hakkını versin, varsın her maçta 5 yiyelim…

Editör: Haber Merkezi