Anadolu'nun kalbinde, tarihin derin katmanları üzerinde yükselen Yozgat, sadece bereketli toprakları ve sıcakkanlı insanlarıyla değil, aynı zamanda taşıdığı iki farklı isimle de Türkiye'nin en ilginç şehir kimliklerinden birine sahiptir.
Biri, Oğuz boylarının Orta Asya'dan getirdiği soylu bir mühür olan "Bozok"; diğeri ise halk efsanelerinden doğan ve bugün resmiyet kazanan "Yozgat". Bu iki ismin hikâyesi, aslında bir şehrin kendini arayışının ve kimlik mücadelesinin özetidir.
BİR KİMLİĞİN DOĞUŞU: YAYLALARA VURULAN MÜHÜR 'BOZOK'
Yozgat coğrafyasının bilinen tarihi, Alişar Höyüğü'ndeki bulgularla 5.000 yıl öncesine, Hititlere ve Friglere kadar uzanıyor. Ancak şehrin bugünkü ruhunu şekillendiren asıl kimlik, 15. yüzyıldan itibaren bölgeye yerleşen Oğuzların Bozok koluna mensup Türkmen aşiretleriyle başladı. "Bozok" adı, sadece bir coğrafi bölgenin adı değil, aynı zamanda Oğuz Kağan destanına uzanan, "göksel boyları" temsil eden köklü bir aidiyetin sembolüydü. Bu isim, asırlarca bölgenin resmi adı olarak kullanıldı ve halkın atalarından miras aldığı soylu bir kimlik olarak benimsendi.
HALKIN DİLİNDEKİ İSİM: EFSANELERLE BÜYÜYEN 'YOZGAT'
Resmi kayıtlarda "Bozok" adı hüküm sürerken, halk arasında yavaş yavaş yeni bir isim filizleniyordu: Yozgat. Bu ismin kökeni kesin olmamakla birlikte, dilden dile dolaşan efsanelerle beslendi. Kimi, şehrin kat kat yükselen coğrafi yapısından dolayı "yüz kat" kelimesinin zamanla "Yozgat"a dönüştüğünü söyledi. Kimiyse, sürülerine bereket dolması için dua eden Hızır'ın, "Yozuna yoz katılsın, memleketin adı Yoz-Kat olsun" dediği rivayetini anlattı. Sebebi ne olursa olsun "Yozgat", topraktan doğan, halkın kendi kendine yarattığı organik bir isimdi.
TBMM’DE İSİM KAVGASI: CEMİL BEY’DEN SIRRI İÇÖZ’E
Yozgat’ın isim serüveni yalnızca halk arasında değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de hararetli tartışmalara sahne oldu. Birinci Büyük Millet Meclisi’nde Kütahya Mebusu Cemil Bey, bir takrir vererek ‘Yozgat’ adının ‘Bozok’ olarak değiştirilmesini sağladı. Böylece eski isim kısa süreliğine resmî kimlik kazandı.
Ancak bu durum uzun sürmedi. 23 Haziran 1927’de, Bozok Mebusu Süleyman Sırrı İçöz ve arkadaşları yeni bir önerge sundu. Bu kez gerekçe, il merkezi ile vilayet adının uyumlu hale getirilmesiydi. Meclis’te kabul edilen bu önergeyle “Bozok” ismi tekrar terk edildi ve şehir resmî olarak ‘Yozgat’ adını aldı.
Bu değişim, bir yandan “tarihî kimliğe bağlılık” ile “günlük kullanımın resmileştirilmesi” arasındaki dengeyi gösterirken; diğer yandan da Yozgat’ın isim mücadelesinin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarındaki siyasal atmosferde bile tartışma konusu olduğunu ortaya koymaktadır.
YOZGAT MI, BOZOK MU?
Bugün bu tartışma hâlâ zaman zaman gündeme gelse de, resmî belgelerde ve günlük kullanımda şehir “Yozgat” olarak anılmaya devam ediyor. “Bozok” ise bir yandan tarihî kökeni, bir yandan da kimlik sembolü olarak halkın hafızasında yaşamayı sürdürüyor.
KAVGA BİTTİ Mİ? BOZOK'UN RUHU BUGÜN NEREDE YAŞIYOR?
Peki, mebusların bu "isim kavgası" gerçekten bitti mi? Resmi olarak evet. Bugün şehrin adı her yerde Yozgat. Ancak Bozok'un ruhu, şehrin damarlarında yaşamaya devam ediyor. Bu kadim ismin en büyük mirasçısı, şehrin gururu Bozok Üniversitesi oldu. "Bozok Yaylası" adı, coğrafi bir terim olarak varlığını sürdürüyor. Derneklerde, kültürel etkinliklerde ve tarih sohbetlerinde "Bozok" adı, bir nostalji ve derin bir saygıyla anılmaya devam ediyor.
Bugün Yozgat sokaklarında "Bozok'a geri dönülsün" diyenlere rastlamak mümkün olmasa da, bu tartışma aslında bir isim kavgasından çok, bir şehrin kökleriyle olan bağını yeniden anlamlandırma çabasıdır. "Bozok" şehrin soylu atasıysa, "Yozgat" onun topraktan doğan ve bugün dimdik ayakta duran evladıdır.

