Merhaba değerli okuyucular, takvim yaprakları bir bir düşer iken, sonbaharda yaprakların yere düştüğü vakit insanlarda birer birer düşüyor kalpten gönülden makamlardan mevkilerden.
Geriye dönüp baktığı zaman insanın arkada kalan hoş sohbet tatlı bir anı ve anılar kalıyor.
Bu dünyanın baki olmadığı gibi insanın baki olmadığı gibi zamanda acımasız bir şekilde hızla ilerliyor.
Saat tıkır tıkır işler iken ömür hızlı bir akarsu gibi akıp giderken mola verdiğimiz zamanlarda geliyor insanın aklına ve unutulmayacak anılar dostluklar o kısa molalarda kendini gösteriyor. İnsan dinlenir iken kendini dinliyor aslında bir akarsuyun sessizliğinde.
Her zaman kitaplarda mı okumamız gerekiyor kuşların cıvıltılarını ve doğanın sesini. Neden dinlemek var iken hep okuma yoluna gidiyoruz. Hayat kısa hayat yorucu ve bizler yorgun.
Yorgunluğumuzu bedene yüklemek ne kadar doğru. Neden ruhunu dinlendirmez insan. Neden hep bedeni dinlendirir. Kötü negatif olumsuz düşüncelerden kendisini ayıklamaz insanoğlu. Neden güzel bir şiir okumaz sevdiklerine. Nedir bu hırsın sebebi. bu dünyaya Çıplak gelen insan çıplak gideceğini bilmez mi?
Kalpler yorgun bedenler yorgun ruhlar yorgun. Ne zaman kendine gelir, ne zaman kendine getirir bu yorgun bedenleri.
İnsan yaşı ilerleyince mi anlayacak yalan bir dünya olduğunu yoksa yalan dünyada yalan şekilde yaşamaya mı devam edecek.
Ne zaman anlayacak kelimelerin güzelliğini bir gülün kokusunu bir bülbülün ötüşünü. İş işten geçince mi, ömür denilen süre bitince mi? Zaman geçmeden ömür bitmeden insan ruhu ile ne zaman tanışacak. Kitaplarda mı kalacak güzel ve derin sözler. Ruha dokunan kelimeler ne zaman dökülecek insanoğlunun ağzından. Ve ne zaman bitecek durgunluk ve yorgunluk…
Bizden bu hafta bu kadar değerli dostlar. Yazımızda kusurumuz oldu ise af ola. Güzel günler sizin ve sevdiklerinizin olması dileği ile. Diğer yazımızda görüşmek üzere sırrın sahibine emanet olun Esen kalın hoşça kalın sağlıklı kalın.