Geçtiğimiz hafta savaş pilotumuz Alper Gezeravcı’yı Ax-3 misyonu kapsamında Uluslararası Uzay İstasyonu’na göndererek tarihi bir ana tanık olduk. Bu gelişme ile birlikte ilk kez bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımız uzaya adım atmış oldu. Bu adım da kendisi için küçük ama ülkemiz açısından büyük bir adımdır. 
Ay yıldızlı al bayrağımız bu kez de uzaydadır. 99 yıl evvel Gazi Mustafa Kemal’in “İstikbal göklerdedir;” sözü ise bir kez daha tarihe not düşülmüştür. Hep NASA’nın web sitesinde gördüğümüz uzayda yaşam, uzayda yemek, uzayda bitki yetiştiriciliği gibi deneyimler kısa bir süre sonra artık bizim TUA’nın (Türkiye Uzay Ajansı) web sitesinde de görülebilecektir. Üniversiteler astronotumuzla söyleşi yapabilmek, öğrencilerle onu bir araya getirebilmek için muhtemelen birbirileriyle yarışacaklardır.
 Şu sıralar mikro yerçekimi ortamında bir dizi bilimsel araştırma gerçekleştirmekte olan ilk astronotumuz, alçak dünya yörüngesinde hareket eden Uluslararası Uzay İstasyonunda, yani yeryüzünden yaklaşık 400 kilometre yukarda nefes almaya devam ediyor. Harika bir deneyim olsa gerek. Dünyada yaşanabilecek en iyi deneyimlerden birisidir diyemiyorum çünkü zaten bu deneyimi yaşayabilmek için dünyada ayrılmak gerekiyor. 
Benim uzaya hep bir merakım olmuştur. Düşünsenize günde 16 kez dünya etrafında tam tur atıyorsunuz. Saatte yaklaşık 27.600 km hızla…
Peki uzayda oksijen, su ve yiyecek nasıl sağlanıyor, hiç merak ettiniz mi? 
Dünyadan istasyona belli aralıklarla gerçekleştirilen görevlerde uzay araçları astronotların ihtiyacını karşılamak için gerekli malzemeleri taşıyor ancak bu hiç de kolay değil. Bu taşınımın çok ciddi maliyetleri var. O yüzden istasyonda mürettebatın asgari düzeyde yaşaması gerekiyor. İstasyonda oksijen temin edilmesi yöntemlerinden birisi elektroliz yoluyla suyun oksijen ve hidrojene dönüştürülmesi şeklinde.  Geri dönüşüm çok ciddi konulardan birisi. Uzayda hava ve suya dair her şey kompleks sistemler sayesinde tekrar tekrar kullanılıyor. Örneğin ter ya da idrar geri dönüştürülüp temizlenerek içme suyu olarak karşınıza çıkıyor. Gezeravcı’nın bugün küçük pencereden dünyaya doğru baktığı sırada içtiği kahvenin dün içtiği sudan yapılmış olma ihtimali var. Bu yönüyle bile işler hiç de kolay değil. 
Peki ya bu adamlar kurulduğu günden bugüne hiç boş kalmayan bu istasyonda neler yapıyorlar? 
İlham….
Uzayın insanlığa kazandırmış olduğu en iyi kazanım bana göre ilham… 
Örneğin nötron yıldızının iç yapısını incelemek üzere 2017 yılında istasyona gönderilen NICER teleskobunun ekibi (Türk Astrofizikçi Prof. Dr. Tolga Güver’de bu ekip içerisinde), çalışmalar esnasında bir X ışını kaynağı keşfetmişler ve patentini almışlar. Bu keşif yeni nesil tıbbi görüntüleme teknolojileri için ilham kaynağı olmuş ve keşif sayesinde ekip, hastaların radyasyona daha az maruz kalarak daha kaliteli tıbbi taramaları yapılmasının mümkün olabileceğini ortaya koymuşlar.
İnsanlık artık uzayda yaşama fikrine adapte olmuş vaziyette. Ülkemiz de yaşanan son gelişme ile bu yarışta olduğunu göstermiştir. Elbette kolay olmayacak ama biliyorum ki bir gün mutlaka olacak… Yarın Türk roketleri ile derin uzay keşifleri yapacak bugünün çocuklarına selam olsun.
 Kalın sağlıcakla…