Sosyal medyada dolaşırken Cem Karaca’nın yanlış üslubun kurbanı olduğu hikayesine denk geldim. Kendisi şöyle dile getiriyor hikâyeyi: “Yedi yaşlarında camiye gittim. Dizimde ağrı olduğu için bir ayağımı uzatmıştım. Birden yaşlı bir adamın ayağıyla ayağıma vurmasıyla irkildim. Sonra haşin bir ifadeyle utanmıyor musun, Allah’ın evinde ayağını uzatmış oturuyorsun, kalk gibi sözlere muhatap oldum. Kalktım ve ancak yetmiş sene sonra camiye dönebildim”.
Bu konu üzerine oldukça fazla şey yazılmış, çizilmiş ve konuşulmuştur. Gündelik hayatta mesela “her şeyin bir yolu yordamı vardır” deriz. Şirazlı Sadi’ye ait olduğu söylense de hemen her aklı başında insana ait olabilecek potansiyelde başka bir söz: “Yanlış üslup doğru sözün celladıdır.”
Meşhur bir hikâye vardır hani. 
“Bir kral rüyasında tüm dişlerinin döküldüğünü görür ve bu durum onu derinden rahatsız eder. Bu rüyanın anlamını öğrenmek isteyen kral, saraya bir rüya yorumcusu çağırır. Rüya yorumcusu, rüyanın kralın tüm ailesini kaybedeceğini simgelediğini söyler. Kral bu yoruma çok öfkelenir ve yorumcuyu zindana attırır. Ardından kral, başka bir rüya yorumcusunu çağırır. Bu yorumcu, rüyanın aslında kralın aile üyelerinden daha uzun yaşayacağı, yani ailenin en yaşlısı olacağı anlamına geldiğini söyler. Kral bu yoruma çok sevinir ve yorumcuyu cömertçe ödüllendirir. Saraydaki diğer kişiler bu iki farklı tepkiyi anlamakta zorlanır”.
 İlk yorumcu, aslında ikinci yorumcunun söylediğiyle aynı gerçeği farklı bir şekilde ifade etmiş olmasına rağmen, kralın öfkesini çekmiştir. İkinci yorumcu ise aynı gerçeği olumlu bir dönüşle sunarak kralın hoşnutluğunu ve ödülünü kazanmıştır. 
Sevgili okur üslup iletişimin vazgeçilmez bir parçasıdır. Selam vermek, selam almak, tartışmak, tepki göstermek, kızmak bile doğru üslup gerektirir. Yanlış üslubun 70 seneye mal olabileceğini unutmamak gerekir.
Kalın sağlıcakla…