Ben hassas kalplerin müptelasıyım. 
Kader öyle bir işliyor ki dostlar, kadersiz yaprak kımıldamıyor…
Ve iki cümle…
Birbirinden anlam bakımından tamamen kopuk gibi dursa da durum hiç öyle değil. 
Mesela 60 yıl evvel bir adam bir ağaç dikerken, diktiği o ağaçtan elde edilen kâğıt hamuruna dönüştüğünü düşündü mü? 
Peki ya kaçı düşündü bir yazarın yaşanmışlıklarını okurken elindeki kitapla okuyucuların, o ağacı dikeni…
Nasıl da tecelli ediyor kader…
Hayatlar varmış gibi görünse de aslında bence tek bir hayat var. 
Birbirleriyle sinaps yapmış kaderler. 
Yazın bunu bir kenara… 
Aslında yazının başlığı bu olabilirdi…
Birbiriyle sinaps yapmış kaderler…
Ama olmayacak, bu yazının adı “yağmurda kardan adamlar”.
Mesela rafta duran bir kitaba uzanan el ile, Evgeny Grinko’nun piyanoya uzanan eli arasında nasıl bir bağlantı olabilir ki?
Ama var…
Bunu Evgeny Grinko hiç bilmeyecek ve bilen sadece birkaç insan olsa da böyle bir bağlantı var.
 Ne kadar tuhaf değil mi?
Yağmurda kardan adamlar bir mektup gibi, doğru yere ulaşan bir mektup.
“Sonbaharın süslediği bir yolda yalnız ve düşünceli yürürken siz, usulca kolunuza giren ve bir süre size eşlik eden bir yabancı…”
Bir süredir onunla konuşuyorum.
Küçükken kışın karlı ve günlerinde soba üzerinde ısıtılan misketler.
Kızgın misketleri buzun üzerine koyduğunuzda “cıss” diye çıkan sesten keyif alırken…
Kim bilir ne zamandı?
Aklınıza gelir miydi 2023 yılının bir perşembe gününde benim buna tanık olacağım?
O “kaç kişi” sorusunu bende sordum hep.
“Kaç kişi hayatının uzun bir dilimi boyunca hatırlayacağı, etkisini yıllarca -belki bir ömür- hissedeceği şeyleri yaşamak üzere?”
Belki başka başka kelimelerle…
Benim sizden farklı olarak çiçeklerim var bu arada… 
Uzun bir yolculuğa çıktığımda endişe edeceğim sorumluluklarımdan.
Ben de bazen bana kızdıklarından şüpheleniyorum.
Kaderimiz sizinle sinaps yapacağı tarihi çok önceden seçmiş.
Meğer her şey bir fotoğraf makinesi ile başlamış?
Öyle mi dersiniz?
Kim bilir belki çok daha erken.
21 Aralık ben bu yazıyı yazarken.
Şeb-i Yelda…
Şeb-i yeldâda uzar fecre kadar kıssa-ı aşk 
Tâ ki Mecnûn bitirir nutkunu Leylâ söyler.
Gördünüz mü konu Yahya Kemal’e nasıl geldi?
Henüz bilmiyorum yağmurda kardan adamları.
Ama bize çok benziyorlar.
Ve kim bilir benim bu yazım bir gün, bir yerde…
Kim bilir…