Bir yanda Dünya Çocuk Hakları Günü kutlanırken, bir yanda görünmeyen yüz olan çocuk işçiliği giderek artıyor. Kötü ekonomik şartlar, MESEM sistemi ve denetimsizlik, çocukları tehlikeli çalışma koşullarına itiyor.
20 Kasım, 1989’dan bu yana Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanıyor. Bu özel gün, çocukların eğitimden sağlığa, barınmadan korunmaya kadar sahip oldukları temel hakları gündeme taşımak amacıyla kutlansa da dünyanın pek çok bölgesinde çocukların yaşam şartları hala zor. Savaşların, yoksulluğun ve eşitsizliğin sürdüğü coğrafyalarda milyonlarca çocuk, en temel haklarından mahrum kalmakta. Aynı zamanda yalnızca savaş bölgelerinde değil, gündelik hayatın içinde, sokakta çalışan ya da ağır işlerde istismar edilen çocuklar da bu görünmeyen tablonun bir parçasını oluşturuyor. Türkiye’de ise bu sorun, çocuk işçiliği ve dolaylı olarak MESEM uygulamasının yarattığı tartışma gölgesinde yeniden gündeme taşınmış durumda.
MESEM Sistemi Tartışmaları ve Çocuk İşçiliğinin Yükselişi
Dünya çapında Dünya Çocuk Hakları Günü’nün anlamı konuşulurken Türkiye’de en çok gündeme gelen konulardan biri Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) modeli oluyor. Mevzuata göre öğrenciler haftanın dört gününü iş yerlerinde geçiriyor, bir gün okulda eğitim alıyor. Ancak pratikte bu sürenin altı güne kadar çıktığı, denetimlerin ise büyük ölçüde öğretmenlerin sorumluluğunda olduğu belirtiliyor. Eğitim sendikaları, öğretmenlerin, patronla öğrencinin geleceği arasında sıkışıp kaldığını söyleyerek denetimsizlik riskinin ağırlığına dikkat çekiyor.
Eğitim-Sen’in 2024 raporuna göre, MESEM kapsamında çalışan çocuk sayısı, 2009’da 380 bin olurken, günümüzde çırak ve stajyer sayısının 2 milyona yükselmesi, çocuk işçiliğinin meşru bir şekilde yaygınlaştığını gösteriyor.
Bu çalışan çocukların maaşının üçte ikisi işsizlik sigortası fonundan karşılanıyor. Yani ağır ve zor şartlarda çalışan çocuklar için, kamu kaynakları da ödeme noktasında yardımcı olurken işveren de ucuz işgücüne erişmiş oluyor.
Uzmanlar bu tabloyu “çocuk işçiliğinin devlet eliyle meşrulaştırılması” olarak yorumluyor.
Dünya Çocuk Hakları Günü’nün Hatırlattığı Gerçekler
Çocuk Hakları Sözleşmesi, eğitimden sağlığa, korunmadan oyun hakkına kadar çocukların doğuştan sahip olduğu tüm hakları güvence altına alıyor. Türkiye’nin 1990’da imzaladığı bu sözleşme, çocukların istismara, kötü muameleye ve ihmal tehlikesine karşı korunmasını yasal bir yükümlülük haline dönüştürüyor. Fakat sokakta mendil satan, su taşıyan, oyuncak ya da çiçek satmak zorunda kalan çocuklar hâlâ günlük yaşamda karşımıza çıkıyor.
Ayrıca bu durumla ilgili olarak; uzmanlar bu tarz “alışverişlerin” çocukları sokağa mahkûm ettiğini, ailelerin zaman zaman çocuklarını bu şekilde istismar ettiğini belirtiyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, çocukların kötü muameleye maruz kaldığına dair tüm ihbarların Alo 183 hattı üzerinden 7 gün 24 saat yapılabileceğini belirtiyor. Toplumun ihmal ve istismarı fark ettiği anda müdahil olması gerektiğini, aksi halde çocukların “görünmeyen bir istismar döngüsünün” içinde kaybolduğunu belirtiyor.
Sokakta Çalışan Çocuklar ve Artan Güvencesiz Çalışma
Her yıl binlerce çocuk, ailesinin geçim sıkıntısı, ekonomik ve sosyal sorunlar gibi eksiklikler nedeniyle ya da eğitim sistemindeki çıraklık modeli ile erken yaşta çalışma hayatına başlıyor.
Çocuk işçiliği, yalnızca fiziksel güvenlik risklerini değil, çocukların eğitimden koparılma tehlikesini de ortaya koyuyor.




