Amerikan kamuoyunda uzun süredir tartışılan Jeffrey Epstein dosyaları, yeni belgelerin yayımlanmasıyla yeniden gündemin merkezine oturdu. Reşit olmayan kız çocuklarına yönelik cinsel istismar ve fuhuş ağı kurmakla suçlanan, 2019 yılında hapishanede ölü bulunan milyarder Epstein’e ilişkin soruşturma dosyaları, artan kamuoyu ve Kongre baskısının ardından parça parça erişime açıldı.
ABD Adalet Bakanlığı’nın “Epstein Dosyaları Şeffaflık Yasası” kapsamında yayımladığı belgelerde, mahkeme kayıtları, jüri tutanakları ve çok sayıda fotoğraf yer aldı. Belgelerde, eski ABD Başkanı Bill Clinton başta olmak üzere siyaset, iş dünyası ve eğlence sektöründen pek çok tanınmış ismin fotoğraflarının bulunması dikkat çekti.
Belgelerde Hangi İsimler Yer Alıyor?
Yayımlanan Epstein belgelerinde, farklı dönemlerde Epstein’le aynı karede yer aldığı görülen çok sayıda ünlü isme rastlanıyor. Dosyalarda oyuncu ve komedyen Chris Tucker, şarkıcı Michael Jackson, Mick Jagger ve Diana Ross, İngiliz iş insanı Richard Branson, gazeteci Walter Cronkite, oyuncu Kevin Spacey, Andrew Mountbatten-Windsor ve York Düşesi Sarah Ferguson’un fotoğrafları bulunuyor. Fotoğrafların büyük bölümünde çekim yeri ve tarih gibi bağlam bilgileri yer almazken, birçok karede yüzlerin karartıldığı görülüyor.
Belgelerde ayrıca Epstein’in bulunduğu bir uçakta İsrail ordusunun amblemini taşıyan bir kıyafet giydiği, başka bir karede de benzer bir kıyafetin dolapta asılı olduğu görüntüler yer aldı.

Clinton Fotoğrafları ve Açıklamalar
Belgelerde eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın yer aldığı çok sayıda fotoğrafın bulunması, dosyaların en çok dikkat çeken bölümlerinden biri oldu. Fotoğraflardan birinde Clinton’ın, Epstein’in eski kız arkadaşı Ghislaine Maxwell ile birlikte havuzda olduğu görülürken, bir diğer karede Clinton’ın Epstein’e ait olduğu düşünülen uçakta yer aldığı ifade ediliyor.
Clinton’ın Sözcüsü Angel Urena, konuya ilişkin yaptığı açıklamada Trump yönetimini hedef aldı. Urena, belgelerin yayımlanma sürecinin bilinçli şekilde geciktirildiğini savunarak, “Burada iki tür insan var. Epstein’ın suçları ortaya çıkmadan önce onunla ilişkisini kesenler ve suçlar ortaya çıktıktan sonra da ilişkiyi sürdürenler. Biz ilk gruptayız” ifadelerini kullandı.

Trump İddiası ve Sansür Tartışmaları
Dosyalarda, Epstein’in 1990’lı yıllarda 14 yaşındaki bir kız çocuğunu Donald Trump ile tanıştırdığı yönünde bir iddia da yer aldı. Mahkeme kayıtlarında, söz konusu buluşmada Epstein’in Trump’a kız çocuğunu işaret ederek konuştuğu, Trump’ın ise başıyla onay verdiği aktarıldı. Buna karşın Trump’ın adının ve görüntülerinin yayımlanan belgelerde oldukça sınırlı yer alması, kamuoyunda ve Kongre’de tepkilere neden oldu.

Epstein dosyalarının önemli bir bölümünün sansürlü olması, bazı sayfaların ise tamamen karartılması “şeffaflık” eleştirilerini artırdı. Temsilciler Meclisi Üyeleri Thomas Massie ve Ro Khanna, yayımlanan belgelerin yasanın ruhuna uygun olmadığını savunurken, 119 sayfalık bir jüri ifadesinin tamamen sansürlenmesini örnek gösterdi. Senatör Jeff Merkley ise belgelerin eksik yayımlanmasını, “kurbanlar için adaletin geciktirilmesi” olarak değerlendirdi.

Mağdur İfadeleri ve Tepkiler
Dosyalarda, Epstein hakkında ilk şikâyetçi olan isimlerden sanatçı Maria Farmer’ın ifadeleri de yer aldı. Farmer, 1996 yılında FBI’a verdiği ifadede, Epstein için çalıştığı dönemde kız kardeşlerine ait fotoğrafların çalındığını ve bu fotoğrafların satılmak istendiğini öne sürdü. Farmer, durumu anlatması hâlinde evinin yakılmakla tehdit edildiğini söyledi.
Epstein’in mağdurlarından Marina Lacerda da Adalet Bakanlığından daha fazla şeffaflık talep ederek, sansürlemeler nedeniyle hayal kırıklığı yaşadığını dile getirdi. Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt’in, Clinton’ın jakuzideki görüntüsüne sosyal medyada verdiği kısa tepki ise tartışmaların siyasi boyutunu gözler önüne serdi.

Epstein Davasının Arka Planı
Jeffrey Epstein, en küçüğü 14 yaşında olan çok sayıda kız çocuğuna cinsel istismarda bulunmak ve fuhuş ağı kurmak suçlamalarıyla yargılanırken, 10 Ağustos 2019’da New York’taki hücresinde ölü bulunmuştu. FBI ve ABD Adalet Bakanlığı, Epstein’in hücresinde intihar ettiği sonucuna varmış, kamuoyunda sıkça dile getirilen “müşteri listesi” iddialarına dair somut bir kanıta ulaşılamadığını açıklamıştı.
Buna rağmen Epstein dosyaları, içerdiği isimler, iddialar ve eksik yayımlanan belgeler nedeniyle ABD’de tartışılmaya devam ediyor. Yeni belgeler, kamuoyunda “şeffaflık” talebini daha da güçlendirirken, sürecin nasıl ilerleyeceği merak konusu olmaya devam ediyor.





