Saygıdeğer okur, 
Ben İbrahim ASLAN. Yozgat’ın öz evladıyım bende. Seninle zaman zaman burada buluşup düşüncelerimi, hislerimi, duygularımı paylaşacağım. Seni sıkmak gibi derdim yok. Haaa! ben bir siyasetçi değilim siyaset yapmaya, Nurullah Genç’in dediği gibi: -“Ben bir aziz değilim”- azizlik yapmaya. La Manchalı asilzade hiç değilim öyle değirmenleri yıkmaya… 
Sancholar’a da ihtiyacım olduğunu da sanmıyorum. Hep yazmayı istemişimdir kendi kendimle konuştuklarımı. Sonra yazarız, hep sonra…. Hani bir hikaye anlatılır. 
 İskender seferden dönerken evine bir günlük mesafede ölür. Ölmeden önce hekimlere şöyle der: “Beni 24 saat daha yaşatın size ne isterseniz vereceğim”. Hekimler: “Bu imkânsız” der.  
Yazmaya karar verdim çünkü zaman çok kısa. İşte okuduğun bu satırlar benim sana merhabamdır. Bazen toplumsal konularda düşüncelerimi paylaşırken, bazen de seni edebi konularda yolculuğa çıkaracağım. Benim dünyamın kapılarını aralamaya davet ediyorum seni. Çünkü yazmakta özgürleşmenin bir başka boyutu. 
Elbette kolay olmasa gerek yazmak, özgürleşmek… Stephan Covey’in çok sevdiğim bir sözü var: “Yerden kalkış, müthiş bir çaba ister; ama yerçekiminin etkisinden kurtulduğumuz an, özgürlüğümüz yepyeni bir boyut kazanır.”
Eğer bu satırları okuyorsan saygıdeğer okur yolumuz seninle kesişmiş demektir. Ve sana, bir hayalimi daha gerçekleştirme fırsatını bana sunduğun için minnettarım. 
Benim bu cefakâr vatan ve onun güzel insanlarına vefa borcum var. Dedim ya; benim bir Sancho’ya ihtiyacım yok çünkü biliyorum ki yapılan işin kalitesi alkış tutanların sayısı ile değil, takdir edenlerin kalitesi ile ölçülür. “Unutma, aslanlar sayı ile sayılmaz!”. Kal sağlıcakla vesselam.