Bugünkü yazımı Bozok Üniversitesinden bir akademisyene ayırmak istedim.
Sosyal medyadan göndermiş olduğu metni noktasına virgülü dokunmadan sizinle paylaşacağım. İyi okumalar..
TEŞEKKÜR EDERİM!!!
Teşekkür Etmek, 
Yapılan bir iyiliğe veya herhangi bir harekete karşı duyulan mutluluğu ve gönül borcunu anlatmadır. Belki de annemizin öğrettiği ilk sözlerden. Ama büyüdükçe her birimiz birer teşekkür cimrisi oluyoruz. Bazen de "Sağ ol" ya da "Eyvallah" demeyi yeğliyor ve geçiştiriyoruz. Oysa uzun yaşamın da işte verimliliğin de sırrı doğru zamanda ve doğru şekilde edilen teşekkürlerde saklı değil midir?
İşte…
Okulda…
Derste…
Asansörde…
Pazarda…
Camide…
Dondurmacıda…
Kurum içi yazışmalarda bazen…
Öğrencilere…
Hele hele sizi ya da kurumunuzu başarıyla temsil edenlere…
Uzatır da uzatırız bunu. Ama gerek yok.
Teşekkür etmek, gayet basit bir minnet ifadesi olsa da bu iki kelimeyi sarf edince sanki karşımızdakine senet imzalıyor gibi hissediyoruz nedense. En az özür dilemek kadar teşekkür etmekte de zorlanıyoruz, kendimizi ezilmiş hissediyoruz. Bazen de düşüncesizlikten yapılan iyiliklerin elde edilen başarıların farkında olmuyoruz. Belki sizin için hiç önemli olmayan bu durum (teşekkür etmek) karşınızdaki kişi için çok önemli de olabiliyor. Neden mi? Çünkü; karşınızdaki kişi ya da grupları, 
Motive ediyor,
Verimliliğini artırıyor,
Kurum ya da milletine olan bağlılığını artırıyor,
Başarmaktan haz alıyor,
Kurum kültürüne katkı sağlıyor,
Amaaaan banane demiyor,
Ben daha iyilerini başarabilirim diyor…
Taşın altına elimizi koyalım diyor…
Uzatır da uzatırız ama gerek yok.
Takdir etmenin en kestirme yolu “teşekkür ederim” veya “teşekkürler” demektir. Her teşekkür içinde bir takdir barındırır; “Senin farkındayım ve minnettarım!” demektir. Karşımızda kim olursa olsun (genç, yaşlı, ast, üst, öğrenci, vb.) ortada bir başarı varsa TEŞEKKÜR EDELİM derim ben.