Mayıs ayı biter ben kaçar.
Yazılarıma kısa bir ara vereceğim.
Sondan bir önceki yazıdır bu.
Geride bıraktığımız yıl içerisinde Yozgat’ta değişim yaşandı.
Değişim isimlerde yaşanıyor.
İsimlerin Yozgat’ı ne kadar değiştireceği konusu için hala vakit var.
Kendine ait sorunları yıllardır çözemeyen bir Yozgat var.
Çözümsüz değil elbette.
Lakin çözümsüzlükten beslenen de bir grup yok değil.
Liyakatsiz, ehliyetsiz insanlar başkenti olma yolunda hızlıca ilerliyoruz.
Hem siyasi, hem bürokrasi, hatta iktisadi…
Hal böyle olunca rüzgar nereden eserse oraya savruluyoruz.
Yönetici sabah yatağın neresinden kalkarsa ona göre hal alıyoruz.
Bilgi sahibi olmayan insanları fikir sahibi olduğu gibi, yeteneksiz insanların elinde sürekli boş kalelere gol kaçıyoruz.
Hep mi böyle!
Değil elbet.
Mamafih düzene uymayanı Fizan’a memur ediyorlar.
Bu üç yıl bir şey bekleyin kimseden…
Taş üstüne taş koymasını, şapkadan tavşan çıkarmasını…
Yeni istihdam olanaklarını…
Adında yeni geçen hiçbir şey beklemeyin.
Elimizdekine sahip çıksak yeterlidir.
Elimizdekini kaçırmasak yeridir.
Daha iyi siyasilerimiz olmayacak.
Daha iyi spor kulüplerimiz…
Daha iyi yöneticilerimiz.
Daha iyi ekonomimiz…
Elimizdeki elimizden alınmasının kafi…
Devir elde tutma devri.
Devir yeni bir şeyler değil mevcutlara sahip çıkma devri.
Bu yeni dönemde yeni yatırım olmayacağı gibi eski yatırımlarında bitme ihtimali oldukça kafa karıştırıyor.
Merkeze çivi çakılmaz bu saatten sonra…
İlçeler hak getire….
Geriye bir tek müteşebbisler kalıyor.
Onları da iyisi değil genelde dolandırıcısı geliyor memlekete…
İyisi için “at terli koşamıyor” 
Kuru pasta, meyve suyundan başka bir ufkumuz yok bizimkilerde…
Hala bir umut var mı?
Bence yok!
Nasıl olsun…
Tek ses olamıyoruz bir türlü.
Her kafan bir ses.
O kafalar da tek bir düşünce…
Ve maalesef birçok kafa Nato kafa…
Olsun sayalı gün çabuk geçer.
Bu üç yılda çabuk biter.