Yozgat'ın geleceğini düşünürken.
Yozgat'ın bugünki halini düşünmeye kalkmak...
Halimizi ortaya koyuyor.
Niye böyle?
Neden?
Sorusu bile ağır geliyor aslında...
*
Sorgulamayı 'kişisel'  algılarken.
Tepkiyi 'kişiye' özel götürüyoruz.
Şikayetlerimiz bile sınırlı kalırken.
Tartışmalar 'kılıf'la örtülüyor.
İyi mi?
*
Yozgat'a dair serzeniş hakim.
Siyaset...
Bürokrasi...
STK...
Esnaf...
Vatandaş...
Her kesimin kendine özel serzeniş şekli var...
Geçmişi anarken.
Bugünü dem vurup.
Geleceğin haritasını çiziyor.
Sonuç.
Varılamıyor...
*
Toplumsal planlama yaparken.
Kişisel bakıldığının kimse bilincinde değil.
Hatta işine gelmiyor.
Yozgat sevdasıyla.
Adanmışlarla.
Dadanmışlar.
Hasbilerle.
Hesabiler.
Ayrışmasına girildi.
Kimin, ne safta olduğu...
Kimin, ne yaptığı...
Kimin, nereye yürüdüğü.
Kestirilemiyor.
Çözümlenemiyor.
*
Niye böyle?
*
İnsanlar kafaları niye tokuşturur?
Laf olsun diye değil elbet.
Bir nedeni vardır.
Babadan ne görülmüş ise uygulanıyor.
Kadını erkeği.
Genci yaşlısı.
Yürümeye başlayan çocuk bile kafada işi bitiriyor.
*
Yozgat’ın meselesi de kafa ile alakalı.
Zihniyet.
Düşünce.
Bakış.
Aklından ne geçiyorsa?
Yozgat orasıdır.
Bilin.
*
Kafa kafaya vermekle.
Kafaların tokuşturulması aynı anlama çekiliyor.
Bir işe kafa yorulduğu hissi yansıtılıp.
Yozgat’a bir şey getirileceği aktarılıyor.
Kafalar tokuşunca da.
Bu işin bittiğine inanılıyor.
Bizde böyle.
*
Yozgat’ta kafalar sadece tokuşturmak için kullanıldığından.
Diğer alanlarda pek kullanılmıyor.
Kullanılanlarda bir noktadan sonra geriliyor.
Sistemsel bir çalışmaya dalarak.
Kafa başka yerlere kayıyor.
*
Kafa olarak pek fazla bir isteğimiz yok.
En azından ufak sorunlar büyütülmesin yeter.
Zaten yaşadığımız sıkıntının başında sorun olmayan sorunlar geliyor.
Sorun olmayacak işler yumak haline getirilip.
Çözümsüzlüğe dönüştürülüyor.
Bunları kafada bitirirsek.
Yozgat’ın önünü açmış oluruz.
Anlatabildim mi?