Türkiye’de sezaryen oranlarının yıllar içindeki keskin yükselişi, sağlık otoritelerini yeni tedbirler almaya yöneltti. DSÖ’nün önerdiği yüzde 15’lik sınırın çok üzerinde seyreden oranlar, 2024’te yüzde 61,2 olarak kayıtlara geçti.
Primer, yani ilk doğumdaki sezaryen oranı ise yüzde 32,2 seviyesine ulaştı. Meclis Araştırma Komisyonu’nun “Yenidoğan Çetesi” başlığıyla bebek ölümlerini araştırmak üzere yürüttüğü çalışmada artışın nedenlerine dair kapsamlı bir tablo ortaya kondu.
Obezite, ileri yaş gebelikleri, gebelik şekeri, tekrarlayan sezaryenler, hekimlerin risk algısındaki değişimi ve doğum korkusu gibi birçok etken, tabloyu daha da karmaşıklaştırıyor. Son 20 yılda kadınların demografik özelliklerinde belirgin değişimlerin yaşanması ise bu artışı destekleyen en temel unsurlardan biri olarak görülüyor.

İleri Yaş Gebeliklerde Artış Sezaryen Kararlarını Etkiliyor
İlk gebelikte anne yaşının yükselmesi, Türkiye’de sezaryen oranlarındaki artışın en kritik başlıklarından biri olarak öne çıkıyor. Sağlık raporlarına göre geç yaşta hamileliklerde hem anne hem bebek açısından komplikasyon riski yükseliyor.
Bu durum, hekimlerin daha temkinli davranarak sezaryene yönelmesine yol açıyor. Aynı zamanda uzun doğum süreci algısı, bebeği koruma isteği ve doğuma dair korkular da sezaryeni kolay bir seçenek haline getiriyor.
Uzmanlar, kadınların doğum sürecine ilişkin bilgi eksikliği ve sosyal çevrenin yönlendirmelerinin de tercihler üzerinde etkili olduğunu belirtiyor. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde doğal doğum oranlarının gerilediği, sezaryenin ise daha çok “güvenli tercih” olarak görüldüğü bir tablo ortaya çıkıyor.

Obezite ve Diyabet Sezaryen Riskini Artırıyor
Komisyon raporuna göre Türkiye’de 15-49 yaş arasındaki kadınların yalnızca yüzde 37’si normal kiloda. Kadınların yüzde 59’u ise şişman veya obez sınıfında yer alıyor. Obezite, gebelik sürecinde hem annenin hem bebeğin sağlık durumunu doğrudan etkileyen bir faktör. Diyabet ise tabloyu daha da ağırlaştırıyor.
Diyabetli annelerden doğan bebeklerde iri doğum, solunum sıkıntısı, kan bozuklukları, düşük kan şekeri, kalp kası problemleri gibi riskler artıyor. Buna bağlı olarak hekimler, anne veya bebeğin zarar görmesini engellemek için sezaryen tercih edebiliyor.
Türkiye’de diyabetin hızla artması, ilerleyen dönemlerde sezaryen oranlarının daha da yükselebileceğine yönelik kaygıları artırıyor.

Prematüre Doğum Riski Dünya Genelinde Artıyor
Erken doğum riski, sezaryen kararını etkileyen önemli faktörlerden biri. DSÖ verilerine göre 2020 yılında dünya genelinde 13,4 milyon bebek prematüre doğdu. Prematüreye bağlı komplikasyonlar, 5 yaş altı ölümlerin önde gelen nedenlerinden biri olmaya devam ediyor, yalnızca 2019’da yaklaşık 900 bin bebek bu sebeple hayatını kaybetti.
Ülkelerde prematüre doğum oranları yüzde 4 ile 16 arasında değişirken, Türkiye’de bu oran yaklaşık yüzde 11 seviyesinde. Erken doğum ihtimali taşıyan gebeliklerde sezaryen, anne ve bebeğin sağlığını korumak için hekimler tarafından daha güvenli bir seçenek olarak değerlendirilebiliyor. Uzmanlar, risklerin doğru yönetilmesi için gebelik takibinin düzenli yapılmasının kritik olduğunu hatırlatıyor.



