Sebastian, soluk soluğa kalmış.
Gecenin bir yarısı.
Uykunun en tatlı yerinde.
Telefona sarılmış/arıyor.
Kendis tatilde ya..
*
Konuşamıyor.
Korktum.
Kriz mi geçiriyor ne?
Hayırdır demeye kalmadı.
Bekle dercesine, işaret yaptı.
Dinlenip, açıklayacakmış..
Bildiği.
Öğrendiği bir şey var ki.
Bu kadar heyecanlı.
Nefes nefese kalmış.
Hayırdır…

Dinlendikten sonra.
Ağzındaki baklayı çıkarmaya başladı.
Seçim var seçim…
İyi de birader.
Bunu sağır sultan biliyor.
Hazırlık yapıldığını.
Genel merkezlerin, teşkilatlarına talimat verdiğini.
‘Hazır olun’ çağrısı yaptığını biliyoruz.
Sen neyin havasındasın Sebastian…
*
Kaynakları sağlanmış…
Eee…
Hangi kaynaklarmış bunlar.
Birader, siyaseti biliyor ya.
Hayatını siyasete adamış ya..
Siyasetçilerle kanka ya..
Aklı sıra bize haber veriyor.
Hadi bakalım..
Sebastian, sen bu yoldan gelirken.
Biz gitmeye başladık.
Haberin olsun…

Sebastian...
Çakma siyasetçiler gibi...
Sallıyor da sallıyor.
Boş işlere dalıp.
Kendince bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Ne diyelim.
Burada işler böyle gidiyor.
Birileri boş işlere dalacak.
Birileri kendisine yapması gerekenleri aktaracak.
İyi mi?
*
Seçim mevzusu hassas.
İnce çizgi.
İstikrar isteyenlerle.
Kendini kabul ettirmek isteyenlerin mücadelesi.
Hatta.
Milletin kararına saygı gösterenlerle.
Millete rağmen siyaset yapanların gayreti…
Kendileriyle, başkalarını karşılaştıranların çabası.
Öyle.
*
Seçime gitmek kolay değil.
*
31 Mart'ın takvimi belli.
Fakat.
Başlangıcı.
Yansıması.
Arayışı.
Yaralayıcı olacak.
Farklı hesaplarla.
Yol alınmak istenecek.
Seçim algısı hizmet odağından çıkıp.
Güç mücadelesine dönüşecek.
*
Anlatabildim mi?