Üniversitenin Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Farmakoloji Anabilim Dalı bünyesinde hazırlanan çalışma, doğal ürünlerin bilimsel yönüyle ele alınmasına dair önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Misvak Çalışması Akademik Platforma Taşınıyor
Prof. Dr. Hamdi Temel’in danışmanlığında yürütülen çalışma, doğal ürünlerin yalnızca kültürel kullanım yönleriyle değil, bilimsel temelli farmakolojik etkileriyle de değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Farmakoloji Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencisi Ecz. Yüsra Zeybek tarafından hazırlanan çalışma, misvak bitkisinin etken maddelerini ve olası biyolojik aktivitelerini bilimsel çerçevede değerlendiriyor. Geleneksel kullanım alışkanlıklarının modern farmakolojiyle buluşturulduğu araştırma, doğal ürünlerin bilinçli ve kanıta dayalı şekilde değerlendirilebilmesi açısından önem taşıyor.
Sunum 10 Aralık’ta Gerçekleştirilecek
Çalışmanın sonuçları, 10 Aralık 2025 tarihinde Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Seminer Salonu’nda düzenlenecek sunumla paylaşılacak. Saat 11.00’de başlayacak etkinlikte misvak bitkisinin etken maddeleri, olası biyolojik aktiviteleri ve farmakodinamik özellikleri bilimsel veriler ışığında ele alınacak.
Sunumun özellikle tıp, eczacılık, biyoloji ve sağlık bilimleri alanındaki öğrenciler tarafından ilgi görmesi bekleniyor. Üniversite yönetimi, bu tür çalışmaları destekleyerek hem akademik üretkenliği artırmayı hem de doğal ürünlerin bilimsel açıdan değerlendirilmesine katkıda bulunmayı hedeflediklerini belirtiyor.
Geleneksel Bilgiden Modern Bilime Uzanan Araştırma
Misvak, yüzyıllardır ağız ve diş sağlığında kullanılan doğal bir ürün olarak biliniyor. Ancak modern bilim, bu tür geleneksel ürünlerin etkilerini laboratuvar ortamında inceleyerek daha somut verilere ulaşıyor. Çalışma kapsamında misvak bitkisinin antibakteriyel, antioksidan ve olası antiinflamatuvar etkilerine ilişkin literatür taraması ve deneysel süreçler ele alınıyor.
Prof. Dr. Temel, doğal ürünlerin bilimsel olarak incelenmesinin toplum sağlığı açısından kritik bir öneme sahip olduğunu vurguluyor. Bu tür araştırmalar, hem yanlış bilgilerin önüne geçilmesini hem de potansiyel yeni tedavi yaklaşımlarının ortaya çıkarılmasını mümkün kılıyor.





