12 Eylül tarihli ve “Minimum Enerji Sarf İlkesi: Fizik Yanılıyor Olabilir!” başlıklı yazımda Yozgat Kirazlı Göleti civarındaki çevre kirliliğine metaforik bir dil ile dikkat çekmiştim. 
O bölgede çevre kirliliğine sebep olan insanları eleştirmiştim. Peki biz sadece eleştirmek için mi yazarız? Elbette hayır. İşte bugün eleştirmek amacıyla değil taltif etmek amacıyla kalemi elime alıyorum. 
Çok şey bildiğimi iddia etmiyorum ama çok iyi bildiğim bir şey var ve buradan haykırıyorum. 
“MARİFET İLTİFATA TABİDİR!”
Bilirsiniz eleştirmek çok kolay. Hemen herkes bir şeyleri ya da birilerini eleştirir. Bunu da çok kolay yapar. Ama iş taktir etmeye, iltifat etmeye gelince işte o biraz yürek ister. Taktir etmek pek çok bünyeye ağır gelir. 
Bilindiği üzere 16 Eylül günü, Dünya Temizlik Günüdür. Yaşanabilir Çevre Derneği, bu gün kapsamında bir araya gelerek Kirazlı Göleti civarında çöp toplama etkinliği yaptılar. Gördüm ki; çevreyi bilinçsizce ve fütursuzca kirleten insanların aksine, temiz ve daha yaşanabilir çevre için mücadele eden güzel gönüllü insanlar da var. 
Gördüm ki; Kirazlı Göletindeki kirlilikle dertlenen kişilerin sayısı da bir hayli fazla. Çevre kirliliği yaratanları eleştiren birisi olarak bu etkinliğe benim de katılmam gerekirdi. Her ne kadar etkinliğe katılamamış olsam da en azından bir şeyler söylemem gerekirdi. Bu vesile ile “Kirazlı Temizken Daha Yaşanabilir” mottosuyla başta Yaşanabilir Çevre Derneği yönetici ve üyelerine, Yozgat Belediyesi “Temizlik İşleri Müdürlüğü” ve “İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürlüğü” personeline, Gençlik Merkezi gönüllülerine şahsım adına teşekkür ederim, tebrik ederim. Bu gönlü güzel insanların hepsine selam olsun…
Dostlar; çevreyi, ormanları, su kaynaklarını korumanın sadece kurumların ve hükumetlerin sorumluluğunda olduğu yanlış düşüncesinden sıyrılmak zorundayız. Ne yapmamız lazım her yere, bir bekçi, polis ya da temizlik görevlisi mi görevlendirmek zorundayız? Biraz da vicdanları çalıştırmak gerekmiyor mu? Birisinin içtiği içeceğin muhteviyatına sözümüz yok, ama içtiği içeceğin kutusunu orta yere bırakıyorsa işte ona söyleyecek sözümüz var. Hep söylediğim bir şey var, medeni toplum olmak birlikte tam uyum içerisinde olmayı gerektirir. 
Örneğin; bugün birisinin gelişigüzel (doktor tavsiyesi olmaksızın) antibiyotik kullanması bile tüm toplumun bireylerini etkileyen bir konu. Yani kimsenin “vücut benim antibiyotik benim, istediğimi yaparım” deme lüksü yok. Konunun uzamanı değilim ama bunu söylemek için de uzman olmaya gerek olduğunu düşünmüyorum. 
Hatta toplum içerisinde yaşayan bir birey olarak söyleme hakkım olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde kimsenin çevre dostu olmayan davranışlar sergilemesi de kabul edilebilir bir durum değildir. 
Bugün pek çok yetişkin evladıma ev alayım, arabası da olsun diye gelecek vaat etmeye çalışırken aynı hassasiyeti temiz bir çevre için de göstermelidir. 
Kalın Sağlıcakla…