Azerbaycan seyahatimin artık son günlerindeyim. Hazar Üniversitesinde çeşitli ülkelerden öğrencilerin ya da temsilcilerin katılımlarıyla Kültür Günleri etkinliği düzenleniyor. Bu etkinlikte ben de ülkemizin temsilcisi olarak yer alıyorum. Ay yıldızlı al bayrağımızın, ülkemizden muhtelif yerlerin resimlerinin, çeşitli materyallerin yer aldığı stantta heyecanla misafirlerimizi bekliyorum. Azerbaycanlı Baba ve İlayda kardeşim bu kısımda bana eşlik ediyorlar. Öyle özverililer ki adeta Türkiye masasını sahipleniyorlar. Talebim üzerine Özgür Filistin’in temsil edileceği standın yanımda olmasını sağlıyorum. Böylece Özgür Filistin Devleti’nin Türkiye’nin her zaman yanında olduğu mesajını da vermek istiyorum. Etkinliğe katılan ziyaretçiler standımıza oldukça yoğun ilgi gösteriyorlar. Milli yiyeceklerimizden çiğköfte oldukça rağbet görüyor. Bu ilgi karşısında ülkemle, bayrağımla gururlanıyorum. Gelen her bir ziyaretçiye ülkem hakkında bilgi veriyorum. Ben de aynı şekilde Ürdün, İran, Pakistan, Hindistan, Afganistan, Çin, Filistin gibi ülkelerin stantlarını dolaşıyor o ülkelerin kültürleri hakkında bilgi sahibi oluyorum. Farklı kültürlerin, tenlerin, renklerin, dillerin muazzam bir şekilde birleştiği harika bir etkinlik oluyor. Herkesin mutluluğu, gururu yüzlerinden okunabiliyor. Güne veda ederken hisseye harika kareler, anılar düşüyor.
Ertesi güne sabah erkenden uyanıyorum. Bakü’nün uzak bir noktasında Hövsan adı verilen bölgeye, Acil Durumlar Bakanlığı’na (Fövqəladə Hallar Nazirliyi) personel yetiştiren Akademi’ye gidiyorum. Burası deprem, sel, yangın, erozyon gibi afetlere müdahale edecek birimlere personel yetiştiren bir kampüs. Kurum ve üniversitelerden kursiyer ve öğrenciler zaman zaman burada bir araya gelerek kendi uzmanlık alanları hakkında seminer veriyorlar. Ben de bu etkinliğe Aynura hocam tarafından davet ediliyor ve misafir olarak iştirak ediyorum. Etkinlikte bana Hazar Üniversitesi’nden Jale ve Seriyye kardeşlerim, akademiden ise Ennagi kardeşim eşlik ediyor. Etkinlik sayesinde farklı birçok alandan güncel bilgiler öğreniyorum. Güzel bir etkileşim yaşanıyor. Ben de üniversitemi burada temsil etmiş olmanın gururunu yaşıyorum. Yeni insanlar tanıdığım, güzel dostluklar edindiğim bir gün sonunda Azerbaycan’ın boz arazileri üzerinde, yorgun bir araç içerisinde şehir merkezine doğru gözden kayboluyorum.
Bir daha bu yerlere gelmek, buraları görmek, buralarda yine nefes almak, değişimleri izlemek nasip olur mu bilmeden 28 May Bulvarı’ndaki evimden çıkıyorum. Birkaç sokak ileride o koca koca binaların, milyonluk dairlerin arasında, ele geçen her nevi hurdadan teşkil olmuş bir barakanın penceresinde iki çocuk gözüme çarpıyor. Ne dünya onların ne de onlar etrafındaki hızla akıp giden dünyanın farkındalar. Kompozisyon niteliğinde bir fotoğraf yakalayıp, derin düşünceler içerisinde hızla akan dünyaya azıcık eşlik ediyor, vahşice ilerleyen trafiğin sağ tarafındaki kaldırımında yoluma devam ediyorum. Merkez bankasının arkasındaki halkı selamlayan Haydar Aliyev heykelini selamlayarak Nizami caddesine yöneliyorum. Aynı zamanda geçtiğim her yere veda edercesine bakıyorum. Nihayet Nizami caddesine ulaşıyorum. Öylesine gezip dolaşanların, ağır ağır kahvesini yudumlayanların, karnını doyurmaya çalışanların, işine yetişmeye çalışanların, süslü mağazaların, ışıltılı vitrinlerin yanından geçiyorum. Buradan İçerişehir’e girerek tarihi dar sokaklardan gelen seslere, avlulardan gelen kokulara, pencere önü papatyalarına, çıkmalı ahşap balkonlara, tarihe meydan okuyan asmalara, haz ve hız çağının çoktan birbirlerinin gözlerinin içine bakar halde infaz ettiği kapılara veda ediyorum. İçerişehir’den çıkarak ziyaret etmek istediğim son yere doğru yöneliyorum. Uzunca merdivenleri çıkarak Şəhidlər Xiyabanı’na (Dağüstü Parkı) geliyorum. İçerisinde Azerbaycan – Türk şehitliği ve anıtının yer aldığı bu tepe oldukça hâkim bir noktada ve Bakü’yü yüksekten izlemek için oldukça güzel bir mevki. Burada bir süre Bakü’yü izledikten sonra şehitliğe yöneliyorum. Şehitliğin duvarlarında Azerbaycan topraklarında şehit düşmüş Kafkas İslam Ordusu’nun 1130 neferinin isimlerini görüyorum. Ayrılır mı gönül candan, Türkiye Azerbaycan’dan, ruhuyla, geri dönebilir miyim demeden yollara düşen 1130 kahraman Mehmetçiğin isimlerini… Adana, Ankara, Amasya, Zonguldak… Şehitler diyarı Yozgat’tan olmaz mı?
Mehmet Oğlu – Er Yusuf.
Ömer Oğlu – Er Hüseyin.
Osman Oğlu – Er Hacı İlyas.
Mustafa Oğlu – Er Hasan.
Mustafa Oğlu – Er Hakkı.
Mustafa Oğlu – Er Mehmet.
Kara Hacı Oğlu – Er Mehmet.
Salih Oğlu – Er Mustafa.
İrfan Oğlu – Er Mustafa.
Osman Oğlu – Er Mehmet.
Mustafa Oğlu – Er İbrahim.
Ali Oğlu – Er Gazi.
Yusuf Oğlu – Er Musa.
Abdullah Oğlu – Er Mustafa.
Mehmet Oğlu – Er Besim.
Osman Oğlu – Er Ethem.
Ömer Oğlu – Er Hasan.
Ömer Oğlu – Er Nuri.
Musa Oğlu – Er İbrahim.
Hüseyin Oğlu – Er Ali.
Ali Oğlu – Er Ahmet.
Mehmet Oğlu – Er Duran.
Hasan Oğlu – Er Hüseyin.
Hüseyin Oğlu – Er Mehmet.
Ahmet Oğlu – Er Ömer.
Ve daha ismini yazamadığım niceleri… Binlerce kilometre uzakta mezarsız kahramanlar… Hepsinin ruhlarının şad ve mekanlarının cennet olmasını temenni ederek, hepsine minnetlerimi sunarak duygu yüküyle oradan ayrılıyorum. 17 günlük Azerbaycan seyahatimin güzel anı ve dostluklarla sonuna geliyorum. Bu kadar kısa sürede öyle büyük dostluklar edinmiş olmalıyız ki, bir grup güzel insan 28 May Bulvarı’nda beni uğurlamaya geliyor. Memleketimden 1500 kilometre uzakta, Azerbaycan ülkesinde beni değerli hissettiren bu güzel insanlara minnetimi, yolları ve bahtlarının açık olması dileklerimi ileterek veda ediyorum.
Artık yolculuk vakti… Beni ülkeme taşıyacak olan uçak başkent Bakü üzerinde havalanıyor. İçimde ülkeme kavuşmanın heyecanı ve Bakü’deki anıları geride bırakmanın burukluğuyla gözden kayboluyorum.
Vesile ile bana Azerbaycan’ı görme, tanıma fırsatı veren başta devletime ve üniversiteme teşekkürü borç bilirim. Uluslararası Ofisimizin Koordinatörü Halil İbrahim Coşar hocamın emeği, desteği ve özverisi bu süreçte çok fazla idi. Kendisine şükranlarımı sunuyorum. Hazar Üniversitesi İnşaat Bölümünden Rasim Bayramlı ve Aynura Aliyeva hocalarımın, Hazar Üniversitesi Uluslararası Ofisinden Seyran, Fatima, Ilgara ve Zhala hanımların emekleri ve ilgileri oldukça değerliydi. Kendilerine teşekkürü borç bilirim. Ve Hazar Üniversitesinden bugünün öğrencileri, geleceğin mühendisleri, bilim insanları, sevgili dostlarım Hümeyra Askerova, Baba Aslanov, Elnur Ganiyev, İlhame Salmanova, Jale Asgerova, İlayda Murtazaveya ve Seriyye Abışova… Değerli dostlukları için kendilerine şükranlarımı sunuyor hayatlarında başarılar diliyorum.
Ve siz değerli okur. Yeni dostlukları, yeni anıları, farklı tatları, farklı yerleri konuşacağımız yeni dünya rotalarında görüşeceğimiz güne dek…
Sağlıcakla kalın…