Bu kadar süre içerisinde tüm sitemimi sizlerle paylaştım. Yıllardır cevap aradığımız, her yıl mutlaka gündeme gelen milli bir sorumuz var bilirsiniz. “Sakız çiğnemek orucu bozar mı?” Bu kısma tekrar döneceğim ama öncelikle ülkemizin gündeminde zaman zaman yer eden ancak sonucu Allah’ın takdirine havale edilip kısa süre sonra unutulan bir fenomenden bahsetmek istiyorum. Parantez açayım, Allah’ın takdirine, kadere şek ve şüphesiz iman eden birisi olarak bu konuda ki düşüncemin sorgulanmasını arzu etmem. Peki nedir bu kısa sürede unutulan fenomen? Tabi ki de deprem. Unutulan dediğime bakmayın benim sık sık yazdığım konuların başında gelir. Geçtiğimiz günlerde Marmara denizi Silivri açıklarında 6.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Depremden hemen sonra konusunda uzman olan ya da uzman olduğu iddia edilen birçok kişi açıklamalarda bulundu. Kimisi “beklenen Marmara depremi buydu, oldu bitti”, kimisi “bu deprem olsa olsa büyük depremin fragmanıdır”, kimisi “büyük depremin tarihi daha da yaklaşmıştır”, kimisi diğerleri hakkında “onların bu konuda yapılmış çalışmaları ya da ellerinde veri mi varmış” dedi. Artık çok ilginç gelmese de bilim camiası da yerini magazine bırakmış durumda. O yüzden dedim ya yazımın başında “sakız çiğnemek orucu bozar mı?” diye. İşte bilim camiasının bugün ki tartışmasının bilimsel adı da bu: Marmara’da deprem oldu mu? Olacak mı? Ne zaman olacak? Vatandaşı da medyayı da anlamak gerçekten çok güç? İsminin önünde Prof. Dr. yazan birisi deprem olacak ya da olmayacak deyince mi deprem oluyor ya da olmuyor? Ya da şöyle sorayım isminin başında Prof. Dr. yazan birisinin bir şey söylemesine gerek mi var? İsminin başında Prof. Dr. yazan birisi İstanbul’da deprem olmayacak deyince rahatlamış mı olacağız? Gerçekten merakımdan soruyorum ve hakikaten merak ediyorum. Bir yandan da eklemek istiyorum:
“DAHA NE OLMASI GEREKİYOR?”
Yakın tarihe bakalım. 1939 Erzincan depreminde 32 bin, 1999 Gölcük depreminde 18 bin insan hayatını kaybetmiş. Hepsini geç daha 2 yıl önce Kahramanmaraş depreminde hayatını kaybeden insan sayısı 50 binden, bu depremin ülkemize açmış olduğu maddi zarar 140 milyar dolardan fazla. Ancak gelinen noktada tartışılan konu Marmara’da deprem olacak mı? Ne zaman olacak?
Bakınız bu ülke deprem ülkesi. Bu ülkede deprem her an olası. Bu tartışmaya açık bir konu dahi değil ve olmamalı. Tartışılması gereken konu biz herhangi bir yerde depreme hazır mıyız? Sorulması gereken, gündem olması gereken tek soru bu. Depremin en acı yüzü ile yüzleşmek, bugün depreme hazır mıyız sorusunun cevabıyla yüzleşmekten daha mı kolay? Yoksa daha mı ucuz? Yahu biz neyi tartışıyoruz. 50 bin kişi diyoruz. Bir gecede 50 bin kişi. El insaf el vicdan. 50 bin kişi bulup, hepsini yan yana koyup saymaya kalkıştığınızı hayal edebilir misiniz? Edemezsiniz, edemeyiz. Bugün hiç kimse deprem hakkında hiçbir şey bilmiyor olsa elimizde tarihi kayıtlar var. Baktığımız zaman Marmara bölgesinde bugün ülke nüfusunun 1/3’ü yaşıyor. Bugün gerçekten samimiyetine inandığım bazı bilim adamları çıkıp bunları anlatıyor, yazıyor, çiziyor. Felaket tellallığı yapmakla suçlanan bu adamlar sizce kurgu film mi yazıyor? Sadece deprem mi? 23 Şubat depreminden sonra deprem bölgesinde neler yaşandığını hep birlikte görmedik mi? Yağma, talan, hırsızlık, çocuk kaçırma. Allah aşkına bunlar kurgu filmlerden mi girdi literatüre.
Marmara’da deprem olacak mı, ne zaman ya da neresinde olacak tartışmalarına son vermek zorundayız. Bu ülke deprem ülkesi. Kaldı ki bugün iklim değişikliğinin dahi depreme sebep olduğunu açıklayan çalışmalar var ve hiçbir teknoloji depremin yerini ve zamanını tespit etmede olanaklı değil. Depremi durdurmanın olanağı olmadığına göre geriye yapılacak tek bir şey kalıyor. Fert fert depreme hazırlanmak. Bana göre tek bir çözüm var. Anadolu’nun boş ve güvenli alanlarına Marmara bölgesinden kitlelerin taşınması için gereken motivasyonun sağlanması. Ne kadar zamana ve paraya mal olursa olsun.
Sağlıcakla kalın…
186 Saniyelik Sitem
İbrahim Aslan
Yorumlar