Binalara, yapılara isim verilir…
Ya da zaman içerisinde isim alırlar.
Mesela “Saygılar Sitesi”… Daha yapılırken isim verilir.
Ya da zaman içerisinde isim verilir dedik ya, “Karslıoğlu Konağı” gibi… Konağın sahibi bir zaman sonra isim olarak verilmiş.

“Eski Askerlik Şubesi”…
Burası da ismini nasıl aldığını anlatmaya gerek yok galiba: askerlik şubesinden işte.

Peki burada sizce de bir tuhaflık yok mu?
“Eski Millî Eğitim Müdürlüğü” diye bir yer var mı?
Ya da şimdi Valilik binasına “Eski Tarım” mı demeliyiz?
Tartışılacak bir konu…

Eski Askerlik Şubesinin olduğu bina…
Peki nedir bu binanın tarihi?

Açık kaynaklardan baktığımızda M. 1895-1896 yıllarında, Sultan II. Abdülhamid döneminde inşa edildiği yazıyor.
Yozgat Valiliği kaynaklarına göre de bir müzeden bahsediliyor.

Fotoğrafa uzaktan baktığımızda sonradan yapışan bir isim, bina kimliğine sanki uygun değilmiş gibi…
Sultan Abdülhamid döneminde inşa edilen bir yapının hala “Eski Askerlik Şubesi” olarak adlandırılması bence ecdadın da hoşuna gidecek bir durum değil.

Tarihi bir bina sanki kendini arıyor gibi…
Tarihi bir binadan tarih kokuları gelmesi lazım.
Önce bir ad verilmeli…
Sonra tarihimize ışık tutulması gerekir.

Çocuklarımız, gençlerimiz, yetişkinlerimiz, il dışından gelen misafirlerimiz hatta yurt dışından gelecek ziyaretçilerimiz bu tarihe eşlik edecek düzenlemelerle buluşturulmalı.

Adı her ne kadar soğuk da olsa, sanki bir şey değilmiş gibi algılansa da orası müze olmayı çok hak ediyor.
Yıllar içerisinde o kadar yoruldu ki bu bina, artık ebedi huzuru için olması gereken bir durumda kalması gerekiyor.

İnsanlar o binaya titizlikle girip bir sarraf hassasiyetinde dokunmalı…
Her açıdan koruma altına alınmalı…
Zira elimizde bu tür karakteristik binalar kalmadı.

Bari buna sahip çıkalım…
Bu, ecdadımıza ve kendi tarihimize yapacağımız en önemli dokunuşlardan biri olacaktır.

Sözün özü; o binaya yakışan bir isim bulmak ve yakışan şekilde korumaktır.