Duygusal yeme; negatif olan duyguları, düşünceleri ve içinde bulunduğumuz durumu bastırmak amacı ile besinleri bunların önüne koymak olarak tanımlanabilir. Öyle ki bizler beklenmedik şekilde olumsuz gelişen olaylarda yani doğal afetler, kazalar, yaşanılan ani şoklar, aşırı stres, üzüntü, gerginlik vb. duygu durumlarında bu duyguları bastırmak için yoğun yemek yeme veya tam zıttı hiç yemek yememe davranışı sergileyebiliriz.
Toplumsal bilgiler bize, duygusal açlık durumunda kilo alımının olduğunu açıkça göstermektedir. Vücut ağırlığı; besin alımı ve bu enerjinin harcanması arasındaki dengeye bağlıdır. Özellikle olumlu olmayan duygularla baş edebilmede zorlanan kişilerde fazla ve gereksiz besin tüketimi görülmektedir. (Aparicio ve ark.,2016).
Duyguların yemek yeme davranışındaki etkileri derinlemesine araştırılmış olsada tam anlamıyla birbirlerini nasıl etkilediği anlaşılabilmiş değildir(Laitinen, Ek, Savio, 2002). Yapılan bir çalışmada, bir grup olumsuz duygulardan dolayı yeme davranışını arttırırken diğer grubun besin alımını azalttığı görülmüştür. Örnek olarak can sıkkınlığı kişilerde iştah arttırırken, hüzün iştahın kapanmasına neden olmuştur. Pozitif duyguların yemek yeme üzerine etkisi ve negatif duyguların etkisi ile farkı hakkında çok az şey bilinmektedir (Macht, 2008). Öfke duygusu tıkınırcasına yemek yemeyi tetikleyen bir sebeptir. Nefret duygusu ise normal olmayan yemek yeme durumunun sürekli bir hal almasına sebep olurken, bireylerin normal yemek yemeye yönelmelerini engelleyen bir faktördür. (Troop, Treasure, Serpell 2002).
Yemek yemek, özellikle olumlu olmayan duygularla başa çıkamadığımızda bizde yatıştırıcı bir etki göstermektedir. Örneğin; karbonhidrattan zengin besinler bizdeki stresi düşüren bir etkiye sahip olabilmektedir. Bunların yeme davranışı üzerindeki etki ise tamamen beyin serotonin düzeyi ile alakalıdır. Tüketilen besinde az da olsa protein varsa beyin bariyerinde bulunan triptofan seviyesi artarak serotonin seviyesine etki eder ve serotonin seviyesi de artar. Böylece yemek sonrasında kişide rahatlama, mutlu olma, haz duygusu ve tatmin olma duyguları ortaya çıkar. Ayrıca yüksek yağ ve karbonhidrat içerikli gıda tüketimi beynin bazı bölümlerine etki eder ve nörolojik olarak strese cevap veren reseptörlerin işlevini düşürür. Dolayısıyla da duygusal açlık yaşayan bireylerin lezzetli yemekler tüketmesi hissedilen negatif duyguların azalmasını sağlar. (Macht,2008).
Yapılan bazı araştırmalarda çocuklukta obezite sorununu gidermek için duygu düzenleme farkındalığı kazandırmanın çok etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Diğer bir çalışmada ise obez yetişkin bireyler için, kişiye özgü olan hem beslenme hem de duygu kontrolü ve düzeni sağlayan bir yöntem oluşturmanın daha faydalı olacağı düşünülmüştür (Aparicio, Cannals, Arija, De Henauw, Michelds, 2016). Aslına bakarsak ağırlık yönetimi programlarından birçoğunun uzun dönemde kalıcı sonuçlar vermemesinin temel nedenlerinden birisi ise bireye özgü beslenme ve psikolojik tedavinin olmamasıdır. (Fernandes, Ferreira, Miller, Torres, 2018).
Genel olarak duygusal açlık ele alındığında ise yapılan araştırmalar fiziksel açlık ile duygusal açlığın karıştırılan bir durum olduğunu da ortaya koymaktadır. Bireylerin çoğu zaman aç olup olmadığını fark edememeleri duygusal açlığın farkındalığını düşürmektedir. Duygusal açlık yaşayan denekler besinleri saldırırcasına ve tıkanırcasına tüketmesine karşın, hala aç hissedebilmektedirler. Bu durumda doyma hissini kaybetmeleri normaldir. Hızlı yeme durumu vucudun doyma hissi süresine zıttır ve alternatif besinlere bakmadan, kişi beyninde odaklandığı o yiyeceğin tamamını tüketme güdüsü göstermektedirler. Fiziksel açlık ise bundan daha farklıdır. Halsizlik, kan şekerinde düşme ve mide gurultusu gibi fiziksel değişkenler hissedilmektedir. Ayrıca fiziksel açlıkta yeterli besin tüketimi karşılandığında kendini durdurabilir ve doyduğunu hisseder(Laitinen, Ek, Savio, 2002). Yapılan bazı araştırmada ise duygusal açlık yaşayan bireylerin tek öğünde 5000 kilo kaloriye kadar farkında olmadan tüketebildikleri görülmüştür. 5000 kilo kalori yemek olarak çok fazla olsa da, abur cubur olarak geçen paketli gıdalar ve fast food olan yiyecekler küçük miktarlarda fazlaca kalori içermektedir. 5000 kilo kalori ise normal bir bireyin yaklaşık iki buçuk günlük öğününe denk gelmektedir.
Ne yapmalıyız? sorusunun cevabına gelince, farkına varmalıyız. Farkında olduğumuzu sandığımız ama olmadığımız şeylerin farkında olmalıyız. Ben size öncelikle kendinizi ve beslenmenizi takip etmenizi önerebilirim. Her yediğinizi not tutmak gün sonunda ne kadar yediğinizi kontrol altına alabilmeniz ve farkına varabilmeniz için bir yol olabilir. Aç olup olmadığınızı fark etmediğinizde ya da tıkanırca yeme duygusu yaşadığınızda derin bi nefes alıp birkaç dakika düşünebilir ve bedeninizi sorgulayabilirsiniz. Kendinize o anlarda sorun. Bu besinlere bedenim mi ihtiyaç duyuyor? yoksa, duygularım mı? Tüm bu durumlar kontrol altına alınamayacak seviyeye ulaştıysa eğer, uzman desteğine başvurmanız hem bugünü hemde gelecekte oluşabilecek riskli durumları ortadan kaldırmada oldukça elzemdir.