Üniversitenin Yozgat’ın lokomotifi olacağına “inananlarındanımdır.”
Yüklemi özelikle  bu kelimeden seçtim. Çünkü yazının muhatapları biz vatandaşların kullandığı yalın dilden bir şey anlayamazlar. Onlar bizim gibi cahil cühela sınıfından değil, “manyetosfer” sınıfındandırlar.
Her neyse.
Sonra baktık ki olmuyor bu “lokomotiflik” bende vatandaşlar gibi salı verdim.
Zira atfettiğimiz bu lokomotif olayını onlar bütünüyle yanlış anlayarak bizleri trene bakan bazı büyükbaş canlılar gibi görmeye başladılar.
Bilim mecaz kabul etmez. Onlar soyuta değil somuta inanırlar.
Biz nerden bilelim başımıza bunların geleceğini.
Bu Yozgat halkı, Yozgatlılar’ın önderliğinde, bundan  yaklaşık 20 sene evvel “müstakil üniversitemizi” isteriz diye ünlediler.  “Bir tuğla da sen koy” diyerek taşında altına ellerini soktular.  İş insanları paraysa para dediler, halktan kimileri kolundaki bileziği çıkarmaya hazırdı, kimileri evinin rızkını paylaşmaya…
Sizin bu sıcağına oturduğunuz koltuklarda Yozgatlı’nın “kan, ter ve gözyaşları” vardır.
Ne Ankara’nın Gazi’si, ne Kayseri’nin Erciyes’i bizi “masimez” olsun olsun da hatta yarım olsun ama Yozgat’ın olsun dediler. 
Yozgat’ın olunca bizi dinlerler diye düşündüler…
Yozgat’ın olunca bizi küçümsemezler diye düşündüler.
Yozgat’ın olunca bizleri adam yerine koyarlar diye düşündüler.
Zaman zuhur etti. Büyük lider “Yozgatlı da bunu hak ediyor” deyip tabelayı dikti yüksek bir tepeye. Nerden bilsin bu “bazı idarecilerin” Yozgat’a yüksekten bakacağını…
Makama kavuşmak için 1 başkan 3 üyeden oluşan tabela STK’larına bile kıymet verirlerken üyesi 25 bini bulan bir sosyal medya platformuna bir randevuyu bile çok gördüler.
Oysa ilin en büyük mülkü amiri site sakinlerine bile randevu verip onları dinlerken Rektörlük makamı bu platformun temsilcilerini dinleme nezaketinde bile bulunmamış diyorlar. 
Bu insanlar Yozgat’ın menfaatine  olduğunu  düşündükleri  bir şeyi paylaşmak istemişler.
Konu ne?
Bence konudan daha çok bu Yozgatlılara yapılan muamele neresinden tutsan elinde kalacak bir muamele…
Velev ki bu insanların ortaya attığı düşüncenin hiçbir elle tutulur yanı olmasın, lakin insan bir dinleme nezaketini göstermez mi?
Yalan da olsa “bir bakalım” denmez mi?
Randevu vermeyerek yok saymak, kabul etmemek, küçük görmek, “siz ne anlarsınız” yaklaşımı sergilemek değil de nedir?
Bu zihniyet değil midir; “çobanın oyu ile benim oyum bir midir” diyen.
Bu zihniyet değil midir; “ açık oy kapalı tasnif olsun” diyen…
Bu zihniyet değil midir; “halk bir şeyden anlamaz tutar başımıza olmadık birini getirir” diyen.
Üstelik bunu bu aziz millete gerçek değerini veren bir siyasi anlayışın gölgesinde yapabiliyorlar.
Varın bir zamanların vesayetçileri iktidarda olsalardı, ne olacağını siz düşünün.
Yazımın başında sona kadar hiçbir isim zikretmedim. 
Çünkü kişilerle değil benim işim.
Bir zihniyete olan serzenişim…
Belki çok kıymetli insanlardır, bilemiyoruzki  bu toplumda ayrık yaşamayı tercih ettiklerinden..
Neticede biz taşralıyız onlar sırça köşklerin efendileri…
Biz ne anlarız onların anladıklarından…
Lakin bilmelidir ki bu zihniyeti benimseyenler, bu aziz millet belki hiçbir şey bilmez ama en azından hadlerini bilirler. 
Tavsiyem sizde bu aziz millet gibi haddinizi bir bilseniz…