Saygıdeğer okur, köşe yazılarımda zaman zaman sizlerden gelen mektuplara yer vermek istiyorum. Bugün, o günlerden birisi. 
Sizlerin duygu ve düşün dünyanıza seyahat edeceğimiz ya da hayatınızın merkezine aldığınız cümleleri içeren işte o mektuplar…
1.    Mektup (Sahi Neydi Bu?)
Nasıl bir huzur içimdeki birkaç dakikadır çözmeye çalıştığım şey inan çok önemli çok… 
Dün az kalsın kendimi zar zor çıktığım girdabın içine atıyordum. İnsan kendine bunu yapar mı? Benim canımın bir kıymeti yok mu? 
Öyle kolay ezip geçme beni, Gül çok yoruldu artık, direnecek gücü kalmadı. Bazen çok zayıflar bir tarafın ve tam da oradan vururlar, devriliverirsin. İşte o zaman her şey bitmiş gibi akışa koyma kendini hele de zor zamanlarda. Tekrar kalkmayı sen çok iyi biliyorsun, bildiğini biliyorum masum bahanelerin arkasından bizi yıkmana göz yumamam Gül ve hayallerini... 
Bu biz var ya hiçbir zaman seni bırakmayacak yegâne dost, en güvenilir liman ve en sıcak ev. İşte buldum biliyordum yazdığım zaman hislerimin de harfler gibi bu metne akacağını... 
Şimdi dedim ya biz kavramı en sıcak ev diye tam da öyle bir hissiyattayım bana bunu veren bir insan bir nesne değil bu biz kavramının gerçekleşme ihtimalini içime koyan rabbime şükür ve hamt ile dolan huzurdu bu. 
Ancak sen, sen göremiyorsun şu anda gözlerim doluyor bu kelimeler klavyemden tıkır tıkır dökülürken. Bununda sebebini biliyorum... 
Alışkanlıklarım, bağımlılıklarım, körü körüne yandıklarım, avcumu yarıp geçen bırakmayı bir türlü beceremediğim o halat. Nasılda bir gün koptu da savurdu bir köşeye hatırlıyor musun? 
İlk başta hissetmedim, o kadar acı önce hissizlikle başlar mı? Ne kadar saçma madem acı veren bir şey hissetmez misin? Hissedemezsin işte, acıyı seversen acı ile yaşamayı hissizleşmeyi de seversin. Peki gözlerimi dolduran yere gelecek olursan acılardan uzak duruyorum yani hissiyatım tekrar geldi yani halatın ellerimde bıraktığı yaraya her baktığım da her sızladığında hissediyorum. Ne kadar zor bilemezsin, alıştığım bir acı mı? hissetmek mi? 
Güzele varmak için devam etmek mi? İnanamıyorum Gül bunu mu seçmekte zorlanıyorsun diyeceksin. O zaman ben de diyorum ki geçme o feleğin çemberinden beni anlamasan da olur. İnsanlara hiç baktın mı, acılarını dinledin mi hepsi eski bağımlıklarından uzaktayken acı çekiyor. 
Onları hissizleştiren, acıdan uyuşan ellerini geri istedikleri için ağlıyorlar. Sen hiç nasıl daha farkındalıklı bir birey olurum benim iyi kendini yetiştirmiş dostlara ihtiyacım var diye sızlayan gördün mü? Herkes uyuşmak istiyor sanki. 
Öyle ya ne demiş atalar insana bildiği cennet bilmediği cehennem. Ne kadar da katılmıyorum ne kadar da boş bir avuntu bu. Hadi bugün de çıktık konfor alanından hissederek hatırlayarak bir zombiye dönüştürmeden kendimizi bugünü de kapatıyoruz. Geleni olmayan bekleyişlere, özlemeyen özlenenlere, sevemeyen gönüllere âşık olanlara Eyvallah…
OLSUN
Gelmezsen gelmem demiştim, inanma ne olursun.
Ben bir daha geleceğim, sen zaten biliyorsun. 
Ben bağımlıyım senin dünyana, bir kez alsaydın, olsun.
Ben senin dünyanda olabilseydim…
Hayır hayır susma, söyle! 
Kendi dünyamı gösterecektim.
Farklılıklardan yeni binalar inşa edecektim…
Bir kez, sadece bir kez alsaydın, belki de sevmeyecektim.
Dün yoktun. Bugün de öyle, lütfen yarın da olma, ben bekleyeceğim olsun.
Diyorum ya ben bağımlıyım sana.
Sen en uğrak, en deli dalgaların çarptığı koysun.
Oydukça oyulsun gönlüm, yine senden olsun.
2.    Mektup (Bir Akşam Üstü)
Bir akşam üstü saygılı ve sessiz olarak aklımda kalan eski öğrencilerimizden bir arkadaşımız müsaade isteyerek odama girdi. Sektör ve akademisyenlik ile ilgili koyu bir sohbete koyulduk. Çok kaygılı ve bu düzen içinde hak ettiğine ulaşamamış olduğunu gözlemledim. 
Olabildiğince yapıcı ve tüm samimiyetimle onun kalbine dokunmaya çalıştım. Ben konuştukça onun gözlerindeki ışıltı her zorluğu yenecek ve hedefine ulaşabilecek ölçüde kararlıydı. Koyu sohbet çay eşliğinde devam edip tamamlandı. Bu sohbet bir başlangıç oldu.  
Şu sıralar akademik kariyerin son basamağı olan doktora eğitimine devam ediyor. Ancak başlangıçta gözlerinde gördüğüm o ışıltılı sadece kendine değil etrafında dokunduğu her insanın yolunu aydınlatacak bir seviyeye ulaştı.
Yıldızlar hep en yukarıdadır onu hiçbir toz kapatamaz unutma!
3.    Mektup
Ehline denk gelmeyen her cevher değersizdir.
4.    Mektup
Sabır saadeti ebedi kalır sabır kimde ise o nasip alır.